Siyaset daha çok moda bir işe dönüştü. Çünkü insanların beğenilerini etkiliyorsunuz. Onlara yeni bir dünya tasavvuru veriyorsunuz. Filan marka pantolonu, falan marka gömleği giydiğinde kendisini daha iyi daha olumlu daha kabul edilebilir hissedilmesini sağlayan bir anlatım üzerimize egemenlik kuruyor.
Reklâm diline bakın, insanlara ne diyorlar, şu arabaya binersen sen akıllı bir iş yapmış olacaksın. Mesele o araba değil senin aklın, mesele gömlek değil, biz sana o gömlekle birlikte bir kimlik veriyoruz, o senin kimliğin.
Şimdi ki nesil durmadan telefon değiştiriyorlar ya, cep telefonları onlara bir anlam kazandırıyor. Reklâmlarda anlatılan hiçbir zaman mallar değildir. Anlatılan, onları satın alacak olan insanların hikâyesidir. Bu sadece reklâma ilişkin bir hikâye değildir,Bu aynı zamanda kitle iletişim araçları üzerinden bizim hayatımızda ki dönüşümün siyasetidir.
Bugün siyaset, geçmişten son derece farklı bir biçimde kitle iletişim araçları marifeti ile bambaşka bir bağlama yönelmiştir. O bağlam da şudur: John KEANE’NİN ifadesiyle “siyaset artık imaj yaratma ve olgular ne olursa olsun insanları bu imaja inandırma çabasıdır.” Gerçeğin ne olduğu önemli değil, TV, internet sosyal medya ve türevleri gibi başka bir etkili araç tasavvur etmek imkânsızdır, çünkü televizyonlar siyasetçileri, tıpkı sanatçıları olduğu gibi bambaşka bir şekilde gösterebilir.
Artık siyasetçilerin cesur olmaları gerekmiyor.
İnternet ya da sanal dünya ve tüm medya unsurları onları cesur olarak gösterebilir. Siyasetçilerin bilgili olmaları gerekmiyor. Doğal olmayan bir şeyler, belgeler, referanslar onları bilgili gösterebilir. Onların kendi başlarına ne olduklarının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan figürlerdir, işlenmiş imajlardır. Televizyonun, medyanın ideolojik bir araç gibi kullanılmasıyla bize bambaşka bir hikâye anlatılıyor.
Siyaset Türkiye’de ve dünyanın her yerinde bir eksen kaymasına uğramıştır. Siyaset problemleri çözme durumundan özelliğinden kopmuş, bütünüyle bir halka ilişkiler, bir imajmakerlik, bir satışa dönüşmüştür.
Kitle iletişim araçlarının olduğu her yerde siyaset onun bağrında yeniden üretilmiştir. Kitle iletişim araçlarının diline dönüşmüş, onun kodlarına çevrilmiştir. Siyaset, kitle iletişim araçlarının dilinde modern masallara dönüşmüştür.
Siyasetçi ya süper kahraman olacaktır, ya da süper kötü.
Ara renkler artık izleyicileri kışkırtma, onların dikkatlerini çekme niteliğini yitirmiştir. Siyasetçinin emeği sorun çözmek yerine sorunu çözme simülasyonuna yönelmiştir. Danışmanların bilgisi içeriğe değil kitle iletişim araçlarının uzmanlığına yöneliktir artık. Onların görevi görüntüyü iyi kılmaktır.
Ülkenin hakikati iki boyutlu resimde güzel çıkmalıdır, arkada ne olduğu tali bir konudur. Böylesi yozlaştırılmış, böylesi dönüştürülmüş acı bir realiteyle karşı karşıyayızdır.
Yani kitle iletişim araçları siyasetin ana felsefesini kütle kütle yok etmektedir. Bu yok oluşa var oluşun alternatifleri ne olabilir onu da nasipse ayrı bir gün işleriz…