İdealist felsefe varoluşu ve tinsel anlayışı orantısız bir şekilde yüceltmiş, toplumsal kurguların, çatışmaların reel sonuçlarını sorgulama noktasında epeyce geri kalmıştır.
Maddeci felsefe ise doğanın kendi güçlerini, yaratıcının işleyişteki mükemmelliklerini açıklayamamanın getirisinde gizil bir hayranlık ile insanlara karşı aşağılama yöntemine doğru kaymıştır.
İdealist ve maddeci felsefe ayrımı ve akımı pozitivist felsefenin ürünüdür.
Bu anlayış felsefenin çıkış noktasında ki arayış anlayışının tersine hakikati kendiliğinde görerek temellendirmiş ve tarif etmiştir.
Pozitivist felsefe, eylemden beri pür bilgi üzerine inşa edilmiştir. Eylemsiz bilgi fikrin fetişleşmesini doğurmuştur.
Aydınlanma ile kendini daha güçlü bir zemin bulan pozitivist felsefe pragmatist aklı toplumsala dayatmış, sonrasında toplumsal değerlerin tümünü bu akıl üzerinden belirlemeye başlamıştır.
Böylesi bir yaklaşım ile sabitlenmeyen, kendi değerini kendisi ile tüketen tüm değerler, fayda ve bireyde toplanmış ortaya kompleks bir aykırılık, dağınıklık çıkmıştır.
Toplumsal mazoşizmi doğuran bireysel sadizmi besleyen ne varsa pozitivist felsefe bunun en uygun zeminini hazırlayan amaçlaşmış bir araç olmuştur.
Pozitivizmin salt kurtuluş mutlakıyetleri, tüm makuliyetleri dondurmuş, toplumsal ve tarihsel geçişlerde ki tekâmüle tahammül edilememiş, fikir soyut, somut her şeyin üstüne çıkarılmıştır.
Fikrin tanrısallığı kutsal tanımamazlığı yıkıcılığı getirmiş, sınırsızlık ise bu tanrısallığın ayini olmuş ve kötülük kutsallıksızda çok daha kabarmıştır.
Sözün özü;
Pozitivist Felsefe fikirsel pornografidir. Sınırsızlık, çıplaklık, bu felsefenin kutsallarından biridir. Pozitivist Felsefenin en başat kutsalı tanrısı ise FİKİR-AKIL’dır. Kutsallaştırma da en zirveyi yaşadığı için diğer alanların kutsallarına fütursuzca saldırır aşağılar. Saldırmayan, aşağılamayan pornografik olmayan felsefe de vardır ama hâkim felsefe olan Pozitivist felsefe, asli felsefeyi diğer bilimsel alanlara ve ideolojilere kültürlere haps etmiştir.