enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5111
EURO
34,9079
ALTIN
2.434,99
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
17°C
Kocaeli
17°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
16°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C

Ayasofya Neden Açılmalıdır?

29.08.2020
A+
A-

Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması ile ilgili uzun yıllardır sürmekte olan tartışmalar son dönemlerde, özellikle de İstanbul’un Fethi kutlamaları esnasında “Fetih Suresi”nin okunması ile tekrar gündeme geldi.

 

Sıradan bir mabed olmaktan çok daha öte anlamı olan Ayasofya sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda dünyanın farklı coğrafyalarında da gündemin önemli bir konusu olarak yer almıştır ve almaktadır.

 

Peki Ayasofya’yı bu kadar önemli kılan nedir?

 

Birçok ibadethane zamanla yeni yönetimler tarafından kendi dini mabedi haline dönüştürüldüğü, hatta birçoğu yakılıp-yıkıldığı halde çok fazla gündeme gelmezken neden Ayasofya bu kadar gündemdedir?

 

Bu sorulara cevap verebilmek için önce tarihsel sürece bakmakta fayda vardır.

 

İmparator Justinianus tarafından yaptırılan Ayasofya, 537’de büyük bir törenle ibadete açılmıştı. 916 yıl boyunca kilise olarak hizmet verdi. Ayasofya, Bizans İmparatorluğu’nun ve Ortodoksların en büyük kilisesiydi.

 

Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethetti ve peygamber efendimizin övgüsüne mazhar oldu. Peygamberimiz bir Hadislerinde “İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!” buyurmuşlardı.

 

Fatih, 1 Haziran 1453’de İstanbul’daki ilk Cuma namazını Ayasofya’da kıldı. Fatih, Ayasofya’nın cami olarak hizmet vereceğini duyurdu.Çan ve haç kaldırıldı ve mozaiklerin üzeri kapatıldı. Sonraki süreçte de minareleri yapıldı.

 

Fatih Sultan Mehmet, fetih sonrasında kendisine Kılıç Hakkı olarak sadece Ayasofya’yı aldı ve camii olarak vakfetti. Bu esnada Fatih şu duayı veya bedduayı yaptı:

 

“Benim bu camimi camilikten çıkaranlar; Allah’ın, meleklerin ve bütün Müslümanların lanetine uğrasınlar! Onlar hiçbir zaman hafiflemeyen bir azap içinde bulunsunlar! Yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiç kimse bulunmasın!” (Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, s.131.)

 

Ayasofya Camii külliyesinde padişahların, eşlerinin ve şehzadelerinde içinde olduğu 43 türbe bulunmaktadır.

 

1739 tarihinde camiye medrese, aşevi ve kütüphane de eklendi.

 

Ayasofya Camii, 1931’de ibadete kapatıldı ve 1935’de Bakanlar Kurulu Kararı ile müzeye dönüştürüldü. Söz konusu kararda Mustafa Kemal’in imzasının sahte olduğu iddialarının gerçekliği farklı bir tartışma konusudur. Fakat bu imzanın sahte veya gerçek olması bir şey değiştirmeyecektir. Liderlerin yaptıkları yanlışların arkasında durmanın bir anlamı yoktur. Hiç kimsenin aldığı kararlar ve uygulamalar eleştirilemez veya mutlak doğru değildir. Bu bağlamda, o dönemde alınan kararın kesinlikle Müslüman Türkiye halkı tarafından kabul görmediği ortadadır.

 

Ayasofya Camii’nin içinde 7.5 metre büyüklüğünde “Allah”, “Muhammed” ve dört Halifenin isminin yazıldığı levhalar mevcuttur. Bu levhalar yerlerinden çıkarılır ve Camiinin dışına taşınmak istenir fakat bu büyüklükte levhalar kapılardan geçirilemez. 1951’de başbakan Adnan Menderes’in emri ile levhalar tekrar yerlerine konulur.

 

Ayasofya Camii, İstanbul’un fethini ve devletin Müslümanlığını sembolize etmektedir. Devlet camiyi müzeye dönüştürerek, bütün dinlere aynı uzaklıkta olduğunun mesajını vermiş oldu. Laiklik politikaları çerçevesinde İslam’ın toplumsal alanın dışına itilmesi uygulamaları ile uyumlu bir uygulama olmuştur.

 

Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesinde bazı uluslararası amaçlar güdülmüş de olabilir. Batı medeniyeti içerisinde yer almak isteyen bir devletin İslami sembollerden arınması çok da şaşırtıcı değildir.

 

Evet dostlar, Ayasofya sadece bir camii değil, çok daha fazlasıdır. Ayasofya Camii, İstanbul’un ve devletin bir İslam memleketi olduğunu dünyaya ilan etmektedir. Ayasofya, Müslümanların onurudur.

 

Ayasofya’yı tekrar camii haline dönüştürmek çok kolay bir iş değildir. Eğer kolay olsaydı en başta Adnan Menderes bu işi yapardı. Uluslararası arenada çok büyük bir bedel ödemeyi gerektirebilecektir. Ancak güçlü bir Türkiye bu bedeli ödemeyi göze alabilir.

 

Fethin sembolü olarak Ayasofya Camii Türk milletinin gönlünde farklı bir yere sahip oldu. Artık Ayasofya’nın hüznünün bir son bulması gerekir. Atina’da tek bir camii kalmamış, hepsi imha edilmişken, Endülüs’ün muhteşem camilerinden bir eser kalmamışken, birilerinin çıkıp dünya mirası veya ortak sembol hikâyeleri anlatmaları ne kadar anlamsız. İstanbul’da hala daha diğer dinlerin mabedleri özgürce varlıklarını sürdürüyorlar. Birilerine şirin görünmek adına Müslümanlara zulmetmenin bir anlamı yoktur.

 

Zulüm 1453’de başladı diyen Bizans kalıntılarının bizlere daha fazla şekil vermesine ve sınır çizmesine müsaade etmemeliyiz. Artık Ayasofya’nın cami olarak faaliyete geçmesinin tam zamanıdır. Fatih’in bedduasını almamak için harekete geçilmelidir.

 

Cami halılarının siparişi verildiği yönünde bazı güzel duyumlar var. Keşke bu halılar için kişi başı 1 lirayı geçmeyecek şekilde yardım toplansa. Böyle bir onurlu açılışta herkes sembolik de olsa bir payı olsun ister.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.