Türkiye son yıllarda yapmış olduğu büyük operasyonlar ile dünya sahnesinde her geçen gün daha fazla konuşulur hale geldi. Kısa bir süre zarfında çok farklı bir yerde konumlandı.
Askeri olarak dış dünyaya bağımlı bir devlet olmaktan, kendi silahını üreten ve gerekli meydan okumaları yapabilen bir ülkeye dönüştü.
15 Temmuz hain kalkışması sonrasında askerin içindeki FETÖ’cüler ayıklandıktan sonra, çok daha farklı bir noktaya ulaşılmış oldu. İlk başlarda ülkenin bölünmesine neden olabilecek bazı girişim ve yapılanmaları engelleyebilmek için mücadele veren bir Türkiye mevcutken, gelinen noktada bölgesindeki yeniden yapılanmada belirleyici ülke konumunda bir ülke söz konusudur.
Bir taraftan Suriye’de bir terör devletinin ve koridorunun önü kesilir ve dünyanın en büyük güçleri ile bilek güreşine girişilirken, diğer taraftan dünyanın farklı bölgelerindeki emperyalist girişimleri boşa çıkarmaktadır. Gerek Venezüella’ya verilen destek, gerekse önce Katar’a yapılan sonra da Tunus’ta yapılmak istenen müdahalelerin engellenmesinde başat güç olarak belirleyici oldu.
Özellikle dünyayı alt üst eden Koronavirüs sürecinde ne kadar güçlü bir devlet olduğunu ortaya koydu. Dünyanın en büyük güçleri büyük zorluklar yaşarken, bu durumu avantaja çeviren bir Türkiye ortaya çıktı.
Son dönemlerde Libya’da dengeleri değiştiren hamleleri ile tekrar dikkati üzerine çekmekle kalmadı, Rusya ile dolaylı olarak bir bilek güreşine girişilmiş oldu. Türkiye kırmızıçizgilerini ortaya koydu ve adım adım Akdeniz’in doğusunun bir Türk gölü haline dönüşmesinin adımlarını attı. Gelinen noktada Rusya, Mısır, BAE vb. ülkeler ile Libya’nın ve Akdeniz’in geleceği konusunda çatışma durumundadır. Gerek Libya etrafında gerçekleştirilen muazzam tatbikatla, gerekse Irak’ın kuzeyine gerçekleştirilen operasyon ile muhataplarına ciddi anlamda gözdağı vermektedir.
ABD, bir taraftan PKK/PYD ile bölgedeki diğer Kürt yapılarını birleştirmeye dönük ciddi adımlar atarken, diğer taraftan da ciddi askeri destekler ile Türkiye’yi terör tehdidi ile baş başa bırakmaktadır. Türkiye, Irak’a yaptığı operasyon ile, söz konusu Kürt gruplarına nerede durmalarının kendi hayırlarına olacağının mesajını vermektedir.
Yapılan operasyonlar aynı zamanda olası Libya çatışması açısından da bir tatbikat özelliği taşımaktadır. Askeri olarak ne kadar büyük operasyonları yapma kapasitesine sahip olduğunu bütün dünyaya açıkça göstermektedir.
Türkiye, bütün sınırlarını güvence altına almak istemektedir. Irak’ın Kuzeyinden başlayarak Akdeniz’e kadar 20-30 km derinlikte bir güvenli bölge oluşturmak için adımlar atmaktadır.
Türkiye’nin sınırları, ülkenin savunulmasını zorlaştıracak şekilde çizilmiştir. Bu durumda ortaya çıkan ve çıkabilecek tehditleri ortadan kaldırmak için Türkiye’nin harekete geçmesi kaçınılmazdır. Nitekim geçen yıl gerçekleştirilen Pençe operasyonları ile Irak sınırımız boyunca, Irak topraklarında 40 civarında askeri üs inşa etti.
Bu süreçte ortaya çıkan başarı ve en güvenli gördükleri yerlerde bile teröristlerin imha edilmesi, dağa çıkanların sayısında ciddi bir düşüşe ve dağdan kaçanların sayısında ise büyük bir artışa neden oldu.
Türkiye, yapmış olduğu Pençe Kaplan Operasyonu ile, PKK’nın hareket alanını tamamen daraltmaktadır.
Türkiye’de PKK’nın siyasi uzantısı konumundaki partinin Ankara’ya yürüyerek kaos çıkarma planlarının da boşa çıkmasına neden olunmaktadır.
Türkiye artık yedi düvele karşı savaşmakta ve hepsine gerekli dersi verebilmektedir. Bizlere düşen devletimizin ve ordumuzun arkasında durmak ve ortaya konan başarıların onurunu yaşamaktır. Hala daha ülkesinin gelmiş olduğu noktayı kavramaktan uzak zavallılara diyecek sözüm yoktur. Çünkü onların gözleri kör, görmezler; kulakları sağır duymazlar.
Allah İslam’ın son ordusu olan Türk ordusunu korusun.
