Bugün yıkılmış bir dünyanın enkazı üstünde yeniden doğum sancıları çekiyoruz. Ama heyhat! Aynı yaveler, teraneler, yalanlar… İftiralar devam ediyorlar. Batıcılık bizi batı kapı kullarına layık gördü, koskoca bir misyondan istifa ettirdi. Bugün (1978) 1 milyara (şimdi 2019’da 2 milyar) yakınlaşan Müslüman ümmetini parçalara ayırdı. Muhammed ümmetinden olmanın verdiği kardeşliği ırka, yalan tarihlere istinat ettirdi.
Mısır’a “ Sen Kavm-i Necipsin” dedi. Firavun devrine özlem duymaya, onların putlarını dikmeye başladılar. Eline cetveli aldı, hayalî sınırlar çizdi. Sen Ürdün’sün, sen Irak, sen Suriye, sen Lübnan. Aralarına da ihtilaflar, suni kavgalar soktu. Bir de bol bol Türk düşmanlığı…
Niye? Çünkü bu kuvvetler bir araya gelmemeliydiler. Gelişen Kapitalizm için bir açık pazar! Dünya petrol rezervlerinin üçte birini elinde tutan bir kaynaktır İslam ülkeleri. Türkiye’de “onlar Arap, pis Arap. Seni arkadan vurdu, ne çabuk unuttun?” diye kendi oyunlarını yazıp okuttular. Halbuki Lavrens’e benzer binlerce casusu Ortadoğu’da cirit attıran yine kendileri idi. (Ergün Göze/Dışileri Kavgası/sayfa 359)
Kim bilir bu esnada dışarıda Türk temsilciliğinde kaç kabul, kaç toplantı, kaç kokteyl vardır. Fakat ilmî seviyesi yüksek, hinterlandı geniş konferansta bir Türk temsilci yoktu.
Ne var ki kendisi için bu kadar kan dökmüş bir kavmi böyle bir kasıtlı iftiranın karşısında yalnız bırakmak, gayret-i ilahiye dokundu ve bütün kongreyi Türk’ün, yani İslam’ın temsilcisi yaptı. (Ergün Göze/Dışişleri Kavgası/sayfa 359) (İslamî Hareket Gazetesi/sayı 9/1Ekim 1978)
Ne yazık ki son zamanlarda siyasi arenaya çıkan İslamcı iki Dışişleri Bakanı, kendi dönemlerinde bakanlıkta hiçbir değişiklik yapmadılar. Yukarıda rahmetli Ergün Göze’nin yakındığı kadrolarla çalıştılar. Alınlarından öptüler, kendi yerlerine onları bıraktılar. Sıfır sorun hayaliyle gelip, küllü sorunla, izzet’i ikbal ile bab’ı (kapı) devletten ayrılıp devletin başına yeni belalar açmanın yollarını aramaya başladılar.
Ama:
“Duysun tüm dünya!
Duysun şimdi,
Yeter artık diyen
Masumların sesini.
Bitsin bu esaret!
Hadi ayağa kalk
Bitsin bu hasret.
Surda bir gedik açtık
Mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgâr
Artık ne yandan esersen es!.. ”