enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Hafif Yağmurlu
16°C
Kocaeli
16°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Çok Bulutlu
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
20°C

Tayyip Sendromu

18.03.2022
A+
A-

Bir zamanlar bu ülkede bir Özal sendromu vardı. Yavuz Gökmen bu sendromu 1992’de kitaplaştırmıştı,  aradan tam 30’yıl geçti. Sayın Gökmenin, Özal sendromu’nu Tayyib Beye uyarlayabilir miyiz?

“Eğer bir ülkede önemli bir kesim,  ülkenin kurtuluşunun ilk şartının bir adamı devirmekte görüyorsa;  başlı başına bu neden bile o adamın önemini gösterir. Onun devrilmesi ya da devrinin kapanması tartışmaların hangi tarafında olursanız olunuz;  devirmeye ya da savunmaya çalışacağınız kişiyi doğru tanımalısınız.  İnsanların kendilerini bile tanımakta zaman zaman güçlük çektikleri bir dünyada, bunun ne kadar zor olduğu açıktır “ aynı şeyi Tayyib Bey içinde söyleye biliriz.

Tayyib’in yaptıkları da, Özal’ın yaptıkları gibi devrim ya da karşı devrim olduğunu iddia edenlerden değilim.  Devrim sözcüğü iki anlamda da kullanılabilir. Devrim muhalifini, muhalifi de devrimi içinde barındırır .

Bu dönemde, Özal gibi, Reisin de doğru ya da yanlış yaptıklarını, yapmak isteyipte yapamadıklarını da incelemek gerekir. Bazen Reis hayallerimize bile ulaşamadı muhaliflerimiz diyor. Özal’da aynı şeyleri söylemişti. Bir takım hiç bilinmeyen olayları bir takım bileşenlerle birlikte analiz edince Tayyip, Sendoromunun bir benzerini biz Özal’da yaşadığımızı görmekteyiz.  12 Eylül yönetimi en acımasız canavarın, bir despot yönetminde ki kalıcı faşizmin oluşturulması için biçilmiş bir kaftandı bazılarına göre, bazılarına göre de demokrasiye yapılması gereken bir balans ayarıydı.  Özal bu yönetimden sonra topluma bir oksijen tüpü görevi yaptığını gördük.

28’ Şubat sonrası aynı faşist yönetimi, aynı despot zihniyet yine topluma ve bürokrasiye diretmişti. İşte bu despot, faşist,düşünce toplumun bir kısmına; vampirler diyen adalet mekanizmasının bütün nefes alma borularına zehirli gaz verdiği faşist dönemden ’de, kurtuluşun oksijen borularını Özal gibi, Tayyip bey döşedi. Merhamet hortumları döşendi. Baş aşağı olan adalet ayağa kaldırılamaya çalışıldı. Fakat başka bir faşist idare özlemi peşinde olan dış kaynaklı bir yönetim ve adalet dayatılmak istendi. Toplumun oksijen borularına yeniden zehirli gazlar pompalanmaya başlandı. Yine bu zehirli gazları temizleyip temiz oksijeni topluma ulaştırma görevini Tayyip Bey üstlendi. Fakat bu arada da, bir Tayyip sendromu oluştu.

Türkiye’de eski bir gelenek olan devlet cuntacılığının atanmışları seçilmişlerden üst’ de görerek, Askere rejim bekçisi sıfatını veren çağdışı kafalardan gelecek engellemeler öncelikle kaldırılmalıydı. Özal bunu yapmaya çalıştı fakat başaramadı. Tayyib Bey bunu şimdilik başarmış görünüyor.

Özal’a göre; dışişleri bürokratları okumuş ve öğrenmiştiler. Ancak uyguladıkları hiçbir şey yoktu. Sadece terazinin iki kefesi arasında oynuyorlardı.

Özal dünyayı fazla büyük görmez; buna karşılık Türkiye’yi olduğundan daha büyük görür. Yavuz Gökmene göre.

Özal: “Türkiye artık eski dış politikasını güdemez. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesiyle hareket edemez. Hiçbir şeye karışmadan kabuğuna çekilmek düşüncesi çağın düşüncesi değildir. Türkiye için tarafsızlık diye bir şey yoktur. Biz çağdaş dünyanın tarafında olmalıyız” der.

Tarafsızlık eşyanın tabiatında olmadığı gibi Özal’ın tabiatında yoktur. Fakat Tayyib Bey, çağdaş dünya diye kendisini adlandıran dünyanın egemen güçleriyle aynı tarafta olmak yerine karışı tarafta olmayı seçti.

Reisin, Özal’la benzerliği, Özal gibi Türkiye liderliğiyle yetinmeyecek bir kişiliğe sahiptir. Dünya’ya bile yön verme çabası vardır.

Antalya Diplomasi Forumu’nun açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği mesajlar çok önemliydi. Tekraren “Dünya beşten büyüktür” diyerek BM Güvenlik Konseyi’nin yapısına isyan eden Erdoğan, “Güvenlik Konseyi sistemi iflas bayrağını çekmiştir” derken çağdaş Dünya’nın da iflas ettiğini söylüyordu. Antalya Diplomasi Forumu gerçeklerin konuşulduğu bir zemin olması hasebiyle, Çağdaş denen dünyanın fantezilerinin ele alındığı Davos’tan daha etkili oldu.

Özal’la nerede ayrı düşüyorlardı Tayyib Bey, Özal, IMF’nin kafa yapısında bir liderdir. Gökmene göre, Özal devrimi İMF tarafından yapılmış ve Özal tarafından dağınık bir bürokrat ordusu tarafından yürürlüğe konulmuştu.  İMF heyetinin her istediğini yapmak artık Türk bürokratlarının kanına dokunuyordu. Bu yüzden bürokratlar IMF’ciler ile kavgaya bile tutuşuyorlardı. Türkiye IMF’den çok IMF’cidir Özal döneminde.

Tayyib Bey, bu alışkanlığı kıracak ve IMF’ye karşı bürokratların aldığı tavrı kendisi alacaktı ve suyu baştan kesecekti. Ayrıca Özal bütün politikasını ABD’ye bağlamıştı ve bu konuda yanılmıştı.

Demek ki bir insan yaptığı her şey de başarılı olamıyor. Ama başarısızlığa karşı her zaman bir mazeret vardır.

İşte bu başarılar ve başarısızlıklar toplumu idare eden liderlere karşı toplumun bir kısmında sendromlar oluşturuyor. Bu sendromlardan biri de Tayyib sendromudur diye biliriz.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.