Türkeş: 27’ Mayıs 1960 ihtilalden üç gün sonra bakanlıkları denetleme ihtiyacı duymuş ve bu işe içişleri bakanlığı binasından başlamıştı… Bakanlıkta bir büroda Amerikalıları görür. Bizim yetkililere nedir bu diye sorar? Ve şu cevabı alır:
“Biz komünizmle mücadele için Amerika ile iş birliği yapıyoruz… Onlar bu konu da bizim memurlarımızı eğitiyorlar beraber çalışıyoruz. Burada ki Amerikalılar da, onlarla bizim aramızdaki işbirliğinin koordinasyonunu yapıyorlar”
Aldığı eğitimin kişinin dünya görüşü üzerinde etkili olduğunu her halde bizim İçişleri Bakanımız bilmiyordu?
Konuyu biraz daha araştırınca, Türkeş’in merakı artar ve yeni bilgiler almak ihtiyacı hisseder.
İşi biraz daha inceleyince görür ki, İçişleri Bakanlığına dışardan gelen şifreli yazılar, telgraflar ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar CIA bürosundan geçiyor. Yani onlar, bunları görüyorlar, kontrol ediyorlar.
Türkeş CIA’nın ihtilalin içinde olmadığını söyleyenlerden biridir. Aslında buna kendisi de inanmaz. Bal gibi işin içinde darbenin arkasında ABD’nin olduğunu bilir. Ama içinde olduğu darbe ülkeyi tam bir ABD sömürgesi yapacağını bilmiyor olabilirdi!
Türkeş ABD’nin Ayağına Basıyor ve Zoraki Diplomat Oluyor.
Türkeş ABD’lilerin İçişleri bakanlığını yönettiğini öğrenince: “ Bunlar buradan çıksınlar, Amerikan yardım binasına gitsinler. Orada çalışsınlar” diyor.
Türkeş devamla; “Ben bu talimatı verdikten sonra CIA’nın Ankara da ki başkanı olan Amerikalı zat, bana geldi.
Benden, İçişleri Bakanlığında ki Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ettim. Biz sizinle dostuk… Onları alın başka yerde çalışsınlar. Fakat onlar, orada kalmamalı dedim.”
Derken, arkasından ABD’ büyükelçisi gelir. Aynı talebi yeniler… Türkeş CIA bürosunun bakanlıktan çıkmasında ısrar eder.
Bunun üzerine ABD ’büyükelçiliğinin birinci sekreteri William H. Doyle imzasıyla bir de mektup gelir Türkeş’e. Bu mektupta, özetle şöyle deniliyordu:
“Görüşmemiz ve bu mektupta belirtilen ilişkileri okumanızdan sonra, Türk Milli Polisi ile CIA bağlantısı sorununa eğilmeniz en samimi ve içten dileğimdir.
Eminim ki, bir yerde, bir yanlış anlama vardır. Yıllar boyunca süren karşılıklı işbirliğimizi dikkatlice inceledikten sonra, ortak programımıza devam etmek isteyeceğinize inanıyorum!”
Aslında bu mektup, Alparslan Türkeş’e bir ikazdı. Bak bizim kontrolümüzün dışına çıkma. Çıkarsan, Menderesin başına gelenleri hatırla diyordu.
Türkeş: “Amerikalılar bu büronun açık kalmasını ısrarla istiyorlardı. Kendi menfaatleri için. Gayeleri Türkiye de olup bitenleri daha iyi takıp etmekti. Ben de onların her şeyi öğrenmelerini, bilmelerin istemiyordum. Amerika ile dostluğa taraftarım. Ama biz ayrı bir devletiz. Bizim de, kendi özel bir takım işlerimiz vardır. Her şeyin yabancılara gösterilmesine ve bildirilmesine taraftar değildim” diyor.
İşin acı tarafı, Türkiye’nin kurtarıcısı, ikinci adamı, Darbenin Başbakanı İnönü’nün müsteşarını CIA görevden alıyor, kurşuna dizilmesini emrediyor. Zamanın Cumhurbaşkanı buna engel oluyor, cezayı sürgüne çevirtiyor. Yedi düvele karşı savaşıp ülkesini kurtardığını iddia eden milli Şefimiz, Müsteşarını CIA dan kurtaracak cesareti gösteremiyor.