3 Mart 1924’ Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkardığı bir kanunla halifelik makamını kaldırdı.
Yıllardır bütün toplumumuzu, ülkemizi sarsan birçok değişiklik oldu. Birçok şeyler yapıldı: Arap harfleri Latin alfabesi ile değiştirildi. Çin alfabesini kullanmadık fakat gençler Çin’ci oldu, Kiril alfabesini kullanmadık fakat gençler Rus’çu oldu. Arap harflerini kullandık fakat kimse Arapçı olmadı, onlar da İngilizci, Fransız’cı oldular. Yine bu Arap Alfabesine karşı olanlar. Arap sosyalizminin peşine takıldı. Nasırcı, Baascı oldu. Daha neler oldu? Fes atıldı, şapka takıldı padişah indirildi, Halifelik kaldırıldı, Reis-i Cumhur çıkarıldı vesaire vs
Fakat yaldızları kaldırdığımız, gözlerimizi dıştan içe, maddeden manaya çevirdiğimiz zaman bir boşlukla karşılaştık. Devrimler bir şekil çizmiş, fakat bir ruh vermemiş, O zaman Anladık ki o, ruhsuz bir cesetmiş
“bütün inkılapların, devrimlerin çarpan kalbi, dalgalanan bayrağı Can damarı örnek adamdır. Olduğu gibi görünen, söylediği gibi yaşayan özü sözü bir Hırsıcahla (makam ve rütbe hırsı) değil. Vatan ve millet Aşkıyla çırpınan, haksızlığa Kükreyen, zulme karşı şahlanan, omuzları üzerinde eğilmeyen bir baş ve Lekesiz bir alın Taşıyan örnek adamlardan mahrum, hareketler hiçbir iz bırakmadan dağılmaya mahkûmdur.
Memleketimizin için de büyük asker, dahi politikacılar ve Kahramanlar yetiştirdik, ama kelimenin Tam manasıyla örnek insan göremedi. Devrim denilen hareket örnek adamdan ve onun ruhundan mahrum olduğu için muvaffak olamamıştır.”Ah! Küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap/ Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap!” Milletimiz askerini, Politikacısını buldu. Fakat filozofu nu ve irşatçılarını bulamadı” der Bekir Berk.
Şüpheye mahal yok, doğru söylemiş. Vardıysa, bu gençlik niçin yıllarca Mao’cu, Lenin’ci, Sitalin’ci oldu. Şimdi de başka şeylerin peşine takmaya çalışıyorlar gençliği. İ*neleri, o’ ların. Deistlerin, Ateistlerin. Önce ki örnekler nasıl bir inkılapla yıkıldıysa bunlarında yıkılacağından hiç şüpheniz olmasın. Ama bu sele kapılanlardan kaç tanesi bu inkılabı görür bilmiyorum.
Allah’ın izniyle: “kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik…” yetişti ve yetişmeye devam etmektedir.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın:
“Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”