enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5196
EURO
34,8916
ALTIN
2.431,57
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
17°C
Kocaeli
17°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
16°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C

“ Her Halimiz Ayrı Güzel ”

29.08.2020
A+
A-

“ HER HALİMİZ AYRI GÜZEL

 

“Önce selam, sonra kelam”… Büyüklerimiz böyle buyurmuş. Verilmesi sünnet, alınması ise farz olan, selamların en güzeli Esselamünaleyküm ile selamlıyorum sizleri.

 

 

Önderimiz, liderimiz olarak bizlere rabbimiz katından bahşedilen yüceler yücesi sevgili peygamberimizin sözüne ittiba ederek her hayırlı işe besmele ile başlıyorum. Biliyorsunuz ki sevgili peygamberimiz her işe Allah’ın adı ile ‘Bismillah’ diyerek başlardı. Ben de yazımın bereketle hayırlara vesile olması için sözlerimin hemen başına Besmele-i Şerif getirerek başlamak istiyorum.

 

Bismillahirrahmanirrahim… 

 

 

Yazımızda ” Mü’minin işine şaşılır. Çünkü onun bütün işleri hayırdır ve bu sadece mü’ mine özgüdür. Kendisine bir varlık (nimet) isabet ederse şükreder, bu onun için hayır olur. Bir zarar isabet ederse sabreder, bu da onun için hayır olur ” sözlerinden aldığımız ilhamla rabbimizin takdirince ve kalemimizin de kuvvetince, sizlere bir mü’minin başına gelen her hadisede hayırlar, güzellikler bulunabileceğini, okuduğumuzda bakış açımıza tesir edecek örneklerle kaleme almak istedim…

 

 

Bu yazımızda dünyaya geliş, bebeklik ve çocukluk dönemlerini ele alıp incelemiş olacağız. Gençlik evresinin ayrı bir ehemmiyet arz etmesi bakımından farklı bir yazımızda detaylı inceleyip hayatın diğer bir evresi olan yaşlılık ve vefat dönemlerinin de başka bir bölümde kaleme alınmasıyla yazımızı üç aşamalı bir şekilde tamamlamış olacağız inşallah.

 

 

Anne babanın kararı, Allah’ın izniyle nihayete erecek olan bir doğumdan önce henüz biz anne karnındayken evimizi bir bereket alır. Lâkin hiçbir doğum sancısız olmaz; annemiz sabreder acılara, sancılara. Acılar, sabrettiği süreç boyunca ona rahmet, merhamet olur. Allahü Teala çekmiş olduğu tüm sancıları ona ecir olarak yazar ve günahlarına kefaret eyler. Vefat etse dahi Allahü Teala onu şehitler zümresine ilhak eyler. 

 

 

Ardından gözlerimiz dünyaya açılır abdestli, tertemiz bir vaziyette… Babamız gelir, öper eşini ve rabbine şükreder. Bizi kollarına yerleştirip kulağımıza ezanı fısıldar. Allahu Ekber olur ilk duyduğumuz. ‘Allah, en büyüktür…’

 

 

Rabbimizin, koyacağımız isimden dahi hesap soracağı bilinciyle bize en manidar meallere sahip ‘Allah’ın kulu, övülmüş kişi’ gibi manaları olan Ahmetleri, Mehmetleri yakıştırır koyarlar. Bitmez, gün geçer, evlatlarının gelişini Kur’an-ı Kerimlerle, dualarla kutlarlar. İnsanları davet eder, mevlit yaparlar. İkramlar, muhabbetler havada uçuşurken uzaktan yakından akrabalarımız, anne babamız için hayırlı bir evlat olmamızı temenni eder Allah’tan. ‘Amin’ derler, ‘Kabul et ey Allah’ım… ‘

 

 

Evlatlarıyla uyur, onunla uyanırlar. Bilirler  çünkü salih ve saliha bir evlat olmamız  durumunda vefatlarından sonra da amel defterlerinin kapanmamasına, ona hayırlar yazdırarak makamlarını yükseltmeye bir sebep olacağımızı.

 

 

Büyürüz, büyürken yürümeye, yavaş yavaş konuşmaya başlarız. Babamız, peygamberimizin emanatine uyar ve ilk söz olarak bize ‘La ilahe illallah / Allah’tan başka ilah yoktur’ sözünü söylemeyi öğretir.

 

 

Öyle mutluyuzdur ki babamız sürekli bizimle ilgilenir, oynar, bize hediyeler alır, aynı zamanda en iyi arkadaşımızdır da. Öyle mutluyuzdur ki ‘evladınızla şakalaşın, çocuklarınızla vakit geçirin, onlar cennet vesilesidir, onlara hediyeler alın, ailenize yaptığınız her harcama sizin için bir sadakadır’ diyen bir peygamberimiz, ona riayet eden bir ailemiz vardır…

 

 

Ardından Babamız gelir ve şaşıracağımızdan süphesiz, bir soru sorar. O övgüler sığmayan en yüce, en büyük zat ile, Allah ile konuşmak isteyip istemediğimizi.. “sizi onunla konuşturayım mı?” Heyecan içinde düşünmeden evet deriz ve elimizden tuttuğu gibi kütüphanemize götürür bizi. Yukarı raflardan kalınca bir kitap alır. Sormamıza bırakmadan adının Kur’an-ı Kerim olduğunu söyler. İçinde rabbimizin bizim için emrettiği buyruklar varmış ve Allah onu kim okursa kendisiyle konuşmuş olacağını söylemiş. Babam bizlerin, bu dünyada Allah ile bu kitabı okuyarak konuşabileceğimizi söyler.

 

 

Heyecan içinde sorarız ‘peki ama baba nasıl okuyacağız’ diye.

 

 

– Beraber okuyacağız. Ben size öğreteceğim inşallah.. 

 

 

Ve başlarız öğrenmeye…

 

 

   Şimdi olayı kolay idrak etmek bakımından öyküleştirerek aktarmaya devam edelim. 

 

 

Her sayfa geçişimizde, her okuduğumuz günde babamız masanın altından hoşumuza gidecek lezzetli çikolatalar, hediyeler verirdi; bunları size Allah gönderdi der, bizim de öyle hoşumuza giderdi ki, anlatamam..

 

 

Bir gün Kur’an-ı Kerim okurken Rabbimizin bizden namaz kılmamızı istediği ayete gelmiştik. Babam bunu bize söyledikten sonra “Evladım, bundan sonra camide/evde beraber namaz kılacağız. Bu bizim kulluğumuzun ifadesi, rabbimize olan sevgimizin en büyük ispatıdır. Bunun için hep birlikte namazlarımızı eda edeceğiz inşallah” dedi. Cemaat olmayı öğretti, bizler öğrenip  babam ve ben önde, annemle kardeşim arkada olmak üzere hep beraber cemaatle namazımızı kılardık.

 

 

Ertesi gün kur’an-ı Kerim dersimize devam ederken babam döndü ve kız kardeşime “Hani sana şekerler, çikolatalar gönderen rabbimiz vardı ya, şimdi de sana bu hediyeyi göndermiş. Hadi aç bakalım!” dedi. Kardeşim paketi açtığında içinde gördüğü başörtüye öylesine sevindi ki, hemen taktı ve anneme benzediği için kendi gözüne pek güzel göründü. “Babacığım bak, aynı anneme benzedim; çok güzel bir hanım oldum..”

 

 

Mutluyduk. Çok mutlu.. Kardeşimle annem arkada, babam ve ben önde, cemaat şeklinde evde namaz kılıyorduk. ardından babamın akşam getirdiği ikramlar ve annemin demlediği mis kokulu çay geldi önümüze. babam kütüphanemizin incisi Kur’an-ı Kerim’den rasgele bir yer açıyor ve bize başı mı, sonu mu, sağ mı, sol mu diye soruyor, biz ise ne dersek ‘bunu senin niyetine açtım, bakalım ne çıktı’ diyip okuyordu. En favori oyunumuz tartışmasız buydu.

 

 

Günler geçer bizler büyürüz. Büyürken bazı mutluluklarımız, endişelerimiz orantısız bir düzlemde değişkenlik gösterir. ama en büyük acılarımızı bile en tatlı, en cesur şekilde atlatırız. Geleceğe dair ufak, çocuksu kaygılar duyduğum dönemler oluyordu. Bunları babam ve Rabbim sayesinde alt ediyor, kendimi güçlü hissediyordum. Hem rabbime hem de babama çok güveniyordum. Hiçbir zaman bana kötü bir şey buyurmamış, benden kötü bir şey istememişlerdi. Ne güzel yıllar geçiriyordum ailemle, Rabbimle…

 

 

Sünnetim dolayısıyla ettiğim istirahatin sonuna gelmiştim. Babam bana namaz kılarken sürekli taktığım takkemi almamı ve peşinden gitmemi söyledi. Hemen aldım ve  nereye gidiyoruz diye sordum merakla. Babam ise bana ‘Allah’ın evine’ demiş, ben ise çok şaşırmıştım. Allah’ın evi mi vardı? Orada yaşıtım olan, arkadaşım olacak olan birçok kişinin olduğunu söyledi. Hepsinin herşeyi hep birlikte yaptığını, hep birlikte Kur’an-ı Kerim okuduklarını, hep birlikte teneffüslerini yapıp, hep birlikte oyunlar oynadıklarını söyledi. “Ben de küçükken gidiyordum ve çok zevkli, verimli zamanlar geçirdim” diye anlattı. Heyecanlanmıştım, bir an önce varmak istiyordum yanlarına.

 

 

Tam da babamın bahsettiği gibi bir ortamı vardı. İçi devasaydı ve içinde ne kadar güzel oyunlar oynayabileceğimi düşünüyordum. Babama da söyledim bu düşüncelerimi. Babam güldü. “Oynarsın oynarsın, ama önce bir arkadaşlarınla, hocanla tanış. İşte orada, Kur’an-ı Kerim dersindeler.” Dersten sonra yanlarına gittim ve hepsiyle tanıştık. Nasipliydim de babamın beni önceden hazırlamış olması ve benim de emeklerim neticesinde birçok arkadaşımla aynı yerdeydim. Dersleri çok seviyor, hızla öğreniyor, ögrendikçe mutlu oluyordum. Tabi ikramlar da mutluluğuma başka bir sebepti. Ve ben tüm bunlar sayesinde belki de en mutlu olduğum günlerimi geçiriyordum. Samimiyetin derinliğinde kayboluyor, camii kokusuyla ferahlıyordum. Sanıyorum hiçbir şeyden almadığım tatlar, bu saadet dolu devasa yapının içinde, Allah’ın evinde huzuruma sunulmuştu. İslam’ın pelerini, üzerime örtülmüştü…

 

 

İnsanlar doğumundan itibaren ebeveynleri ve aile bireyleri tarafından doğru bir rehberlik hizmeti sunulması halinde, ‘ağaç yaş iken eğilir’ felsefesi gereğince parlak ve ahlaki değerlerin temelinde bir gelecek kuracaktır. Küçük ve basit birtakım bilgilerin, devinimlerin zihne aile yardımıyla uygun şekilde yüklenmesiyle ilerleyen yaşlarda işin geri kalanı, bireyin kendisi tarafından halledilecektir. Bu, literatürde kelebek etkisi olarak adlandırılan önermenin bir ürünü olarak sayılabilir. Bir diğer evre olan gençlik çağının da kapsayacağı şekilde, naçizane bir dizi örnek ile fikirlerimi aktarmış oldum inşallah. Yalnız şu su götürmez gerçeği de göz ardı etmemek gerekir: her halimiz ayrı güzel!…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.