“ Ahlaksız” dedi kadın, kulağından tuttuğu çocuğu sağa, sola çekiştirip duruyordu kulağını, kıpkırmızı kesildi çocuğun yüzü, salya sümük ağlıyordu. Birkaç kişi araya girdi kurtardılar, çocuğun hem kulağını hem kendisini.
Hadise bir anda oldu bitti. Bende yarattığı şok devam ediyordu. Takılıp kaldım “ Ahlaksıza” çocuk ne yapmıştı acaba bu hakareti hak edecek? Belki de kadının ahlaksız bir davranışına şahit olmuş yüzüne söylemişti kadının. Belki toplum ahlaksızdı, belki de ben. Kulağını kurtaracağımıza onurunu kurtarabilirdik çocuğun. Yoksa hepimiz biraz ahlaklı biraz ahlaksız mıydık? Ölçüsü ne ki ahlaksız olmanın? Karar vericisi kim?
Kucağında yaşadığımız toplumun durumuna göz atalım isterseniz. Hangi değerler sisteminin etrafında halka olabilmişiz? Hangi ortak paydada buluşabilmiş “ Ahlak” kelimesinin sırtını dayayabileceği hangi duvarı hep beraber örmüş bilen var mı? Tam tersi o tuğlalardan zar zor ayakta kalanlara da tekme atma yarışına girmişiz bir çoğumuz. Rölatif ( göreceli-değişken) bir ahlak sistemi “ maruf üzerinde mutabakatın” yok olduğu bir durum.
Ahlaki değerler üzerinde toplumsal mutabakatın kaybolduğu, maddi ya da manevi günlük çıkarların ahlaki değerleri yeniden tanımlayabildiği, saptırabildiği bir durum. Bu durumun ortaya çıkardığı “ yeni” diye yutturulan değerlerle örülü bir hayat, koca bir yalandan başka ne olabilir ki. Dayatılan her tarafımızı her davranışımızı sarıp sarmalayan tamamı ile kuşatan teslim alan büyük bir yalan.
Büyük yalanmış gibi yapmak. Yozlaşmaya, haksızlığa baş kaldırıyormuş gibi yapmak. Gayri ahlaki davranışlar gün gelip sizin çıkarlarınıza da hizmet edebileceği bilgisiyle üstünü örtmek. Sizin takımdan olanları sakınmak. Onların bütün yanlışlarını görmezden gelmek.
Marufun çürümesine baş kaldırmak, isyan etmek, karşı çıkmak değil, çıkıyormuş gibi yapmak sadece görüntüyü kurtarabilir. Günü kurtarmak, görüntüyü kurtarmak yıllardır şiar olmadı mı bu topraklarda? Günü kurtarmak, görüntüyü kurtarmak için kaç insanımız öldü hesaplayan var mı? Ne kadar emek harcadık, para harcadık, zaman harcadık, hesaplaya bilen var mı? Gündelik çıkarları uğruna koskoca bir toplumu “ büyük yalanın” kucağına oturtan aydınlarımızın, siyasetçilerimizin, bürokratlarımızın, üniversite hocalarımızın, din adamlarımızın kulaklarından tutup “ Ahlaksız” diye çekebilecek “ ellerimiz” var mı acaba?