Nutuk, Mustafa Kemal’in, 15-20 Ekim 1927’de TBMM’de 1919-1927 arası dönemde gerek kendisinin gerekse silah arkadaşlarının neler yaptığını, ülkenin nasıl kurtarıldığını anlattığı konuşma metnidir.
Bu konuşmada rakiplerini küçümsemiş ve kendi sayesinde muazzam işler yapıldığını aktarmıştır. Tamamen konjonktürel ve siyasi bir metindir. Bir tarih kitabı olarak dikkate alınması gerekmeyen, günlük siyasi tutumu yansıtan bir konuşmadır.
Bu konuşmada rakiplerini ihanetle suçlama yoluna gitmiştir. Hatta bu konuşmada aşağıladığı bazı kişilerle sonraki dönemde tekrar dost olduğu bilinmektedir.
Bu konuşma zamanla CHP ve Kemalist kitle için adeta bir kutsal metin haline dönüştürüldü. Herkesin bir Nutuk’a sahip olması zorunluluk olarak görülmekteydi.
Modern Türkiye bütün kutsalları ortadan kaldırmış ve onların yerine Nutuk konulmuştu.
Adeta, noktası virgülüne kadar bir kutsal din kitabı olarak görülmeye başlandı.
Yapılan ve yapılacak işlerde bizlere rehber olan kaynak haline dönüştürüldü.
Sorun Nutuk’ta olmaktan ziyade, ona yüklenen anlamdaydı.
Bir siyasinin neleri başardığını anlatması ve bu bağlamda rakibi olan eski arkadaşlarını ihanetle suçlaması bizlerin anlamakta zorluk çekeceğimiz noktalar değil.
Kurtuluş Savaşı esnasında omuz omuza mücadele ettiğimiz arkadaşlarımız, ülke kurulduktan sonra bizim siyasi rakibimiz haline dönüşmüş ise, onlar her türlü baskıyı ve imhayı zaten hak ediyorlardır.
Siyasetin doğasında olan bir durum. Rakip olan haindir.
Bu tarz konuşmaları hemen bütün siyasiler yapmışlardır. Siyasi saiklerle her türlü iltifatı yaptıkları dava arkadaşlarını bir süre sonra ihanet etmekle suçlayan veya tam tersi, önceleri ağır bir şekilde eleştirirken sonradan dost oldukları siyasiler her dönemde olmuştur.
Siyasilerin yapmış oldukları konuşmaları mutlak doğrular ve tek gerçek olarak topluma sunmak ve bu bağlamda hayatı anlamlandırmaya çalışmak, hastalıklı bir yaklaşımdır.
Aradan neredeyse bir asır geçtiği halde bazı kitlelerin Nutuk’u sorgulanamaz, her derde deva bir kitap olarak sunmakta ısrar etmeleri akıl tutulmasıdır.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si çelişkilerle dolu, kendi kutsalını gerektiğinde yiyip tüketen bir noktaya geldi.
Bir taraftan Mustafa Kemal’e Atatürk demeye karşı çıkan bir il başkanı ve onu anlayışla karşılayan genel başkan, diğer taraftan ise hala daha Nutuk üzerinden Mustafa Kemal sömürüsü yapan bir lider ve siyasi parti.
Çelişki yumağının uç noktasını yaşayan bir CHP.
Kemal Kılıçdaroığlu’nun Suriyeli Türkmenler’e Arapça Nutuk kitapları göndererek yardım ettiğini söylemesi üzerine ciddi bir şeyler yazmak çok zor. Komedi demek de mümkün değil. Mizah akıl gerektirir. Kılıçdaroğlu’nda bu aklın zerresi mevcut değil.
İç savaş durumunda olan Suriye’de Türkmenlerin kurtuluşu için en acil ihtiyacı Nutukmuş. Yukardan bombalar atılıp, katliamlar yapılırken, Nutuk sayesinde insanlar imanlı bir şekilde ölüm desteği almış oluyorlar.
Anlamada zorlandığım bir nokta da, Arapça Nutuk gönderilmiş olmasıdır. Bu insanlar öz be öz Türk ve dilleri Türkçe. Bu insanlara neden Arapça Nutuk gönderilir ki?
Bu insanlar Nutuk’u ne yapacaklar? Nutuk, onların hangi acil sorunlarına çözüm olacaktır?
Sayın Kılıçdaroğlu, o insanların hayatta kalmaya, zulümden kurtulmaya ihtiyacı var. Hâlbuki sizin dostlarınız olan Esad rejimi ve PKK/PYD onlara katliam yapıyor. Siz bizim aklımızla dalga mı geçiyorsunuz? Bir taraftan ne işimiz var Suriye’de diyecek, diğer taraftan PYD/PKK devletinden rahatsızlık duymayacağınızı beyan edeceksiniz. Sonra kalkıp Suriyeli Türkmenlere nasıl da destek sağladığınızı utanmadan anlatacaksınız.
Siz Nutuk’u önce kendiniz, sonra da İstanbul İl Başkanınız Canan Kaftancıoğlu ve partinizin ağır toplarından olan Sezgin Tanrıkulu ve diğer teşkilat mensuplarınıza okutun. Mustafa Kemal ile barışın. Sonra da kalkıp başkalarına tavsiye edin.
Pardon ben olayı galiba yanlış anlamışım. İşin aslı şu şekilde cereyan etmiş olmalı: CHP, Mustafa Kemal ile olan bütün bağını koparmış. Depolarda çok sayıda Nutuk kitabı kalmış. Bu kitaplardan kurtulmak için bir yolunu bulup Suriye’ye göndermişler. Kışın soğuk günlerinde mazlum Suriyeli Türkler rahat bir şekilde sobalarını yakabilsinler diye.
Bu kafayla sizin bu ülkeye hiçbir hayrınız dokunmaz. Düşün bu milletin yakasından. Bu millete büyük bir iyilik yapmış olursunuz.