CİNCİ HÜSEYİN Mİ ÇELEBİ MEHMET Mİ?
Tercih sizin,
Adil insan iyiyi dışlayıp daha az iyiyi tercih etmez
Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günler de, belediye başkan adayları belirlenmekte, ismi belirlenen şahıs Alay-ı vala ile (tantanalı) kutlamalar, şenlikler yapıyor. Elbette ki yapsınlar, bu adayların hakkıdır. Seçilecekleri makamın yetkileri oldukça geniştir.
Seçildikten sonra işi ehline vermek gibi büyük bir sorumluluk seçilen yöneticinin boynuna yüklenir. Ya Cinci Hüseyin’i, yada Mehmet Çelebi’yi seçer.
Cinci Hüseyin Efendi Hikâyesi
“lV. Murat devrinde Hüseyin adında bir genç, tahsil içinAnadolu’dan İstanbul’a gelir ve Şeyh Mehmet Çelebi’ye öğrenci olur. Ancak, Hüseyin Efendi, baba mesleği olan üfürükçülükten vazgeçemediği için hocası, onu stajyeryapmadığı gibi, tayini çıktığında beraberinde götürmeyip İstanbul’da tek başına bırakır Hüseyin Efendiyi. Dostları Mehmet Çelebi’ye: “ yazıktır, bu kadar zaman öğrenciniz oldu yanınızda götürmeniz uygun olur” diye ricada bulunurlarsa da.Mehmet Çelebi kabul etmez ve: “Efendiler, bizim bir itibarımız var. Kadın ve erkeğe efsun okuyan işe yaramazıberaberimizde götürüp itibarımızı da kötü duruma düşüremeyiz” karşılığını verir. Böylece Cinci Hüseyin Efendi üzüntülü bir şekilde ortada kalır.
Fakat: Hüseyin Efendi kısa süre sonra hocasının öfkesini çeken üfürükçülüğü sayesinde Sultan İbrahim’in gözdesi olur.
“Deli” lakaplı Sultan İbrahim’e doktorların tedavisi fayda vermez ve sonunda sözü edilen Cinci Hüseyin Efendi’ye başvurulur. Onun okumasıyla Sultan İbrahim’in durumunda düzelme görülür. Hiç beklemediği bir anda padişah olan Sultan İbrahim, Cinci Hüseyin Efendi’yi önce padişah hocalığına, ardından müderrisliğe ve daha sonra da “Anadolu Kazaskerliği ’ne tayin eder. Ancak, hak etmediği halde bu büyük makamlara getirilen Cinci Hoca, ne olduğunu şaşırır ve kadılıkları haraç mezat satmaya başlar. Bir tarafta rüşvet çarkı, diğer tarafta Sultan İbrahim’in zevk ve sefahati… Derken devlet hazinesi tamamen boşalır ve ne acıdır ki devlet, Cinci Hüseyin Efendi’den borç para istemek zorunda kalır. Cinci Hoca, devlete ödünç para vermeye yanaşmaz. Ancak, karşısında devlet gücü olduğunu da bilir, hem parasından hem de canından olma ihtimali vardır… “
Demem o ki, dün olduğu gibi bugünde birçok kişiliksiz insan devlet yönetiminde söz sahibi olabilir, yönetime seçilebilir ve yetkilerini kötüye kullanıp şahsı çıkar sağlaya bilir. Ancak,hiçbir devirde bu haram kazançlar, o hilebazlara fayda sağlamamış, hatta çoğu zaman canlarına mal olmuştur.
Sonuç olarak: Unutmayalım ki yöneticilerimiz bizim yansımalarımızdır. Diğer bir ifade ile dürüst toplumun dürüst yöneticileri olur. Hakk’ın-hukukun olmadığı, keyfî kararların hüküm sürdüğü toplumlarda ise sahtekâr yöneticilerin işbaşında olması kaçınılmazdır.