enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3374
EURO
34,8108
ALTIN
2.390,60
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Açık
19°C
Kocaeli
19°C
Açık
Pazartesi Açık
24°C
Salı Açık
27°C
Çarşamba Çok Bulutlu
21°C
Perşembe Çok Bulutlu
19°C

1999 – 2023 Depremlerimiz

08.02.2023
A+
A-

“03 depremleri can alır, İz bırakır hey gülüm!”

17 Ağustos 1999 Marmara depremi resmî kayıtlara göre, gece saat 03.02’de meydana gelmişti, 17 bin insan hayatını kaybetti, 200 bin kişi evsiz kaldı. 7,4 büyüklüğündeydi. Kaybolup hiç bulunmayanlar oldu.  Beterin beteri vardır. Benim ölümünde bir mezarı olsaydı diyenlere rastladım.

Cumhurbaşkanı ve hükümet dâhil devlet, saat 10.00 dan sonra illerle kısmi iletişim kurmuş,  ilçelere ise üç gün sonra ulaşılabilmişti…

Devlet ve hükûmet yetkilileri birbirileri ile bile iletişimde güçlük çekiyorlardı. Başbakan Bülent Ecevit, deprem bölgesindeki bakanlar ve devlet yetkilileriyle medya üzerinden haberleştiğini söylüyor ve geç haberleri olduğunu bildiriyordu. Gece 03.02’de meydana gelen depremin kriz yönetim toplantısı ancak sabah 6.30’dan sonra yapılabilmişti.

Devlet, depremin verdiği hasarın büyüklüğünü üçüncü günden sonra anlayabilmişti. Hatta bölgeye sivil toplum kuruluşlarının gönüllülerinden çok sonra ulaşabilmişti. Hükûmet uluslararası destek istemek te de çok geç kalmıştı.Çünkü olayın vahametinin farkında değildi. Yardıma gelenlerin koordinasyon ve iletişimini bile sağlayamamıştı.

Devlet ve hükûmetin üstleneceği vazifeleri, medya üstlenmişti. Hangi alanlarda yardıma ihtiyaç duyulduğu, toplumun hangi önceliklerde yardım yapması gerektiğini yine medya organları belirleyip halka duyuruyordu.
Söz konusu deprem döneminde en çok eleştirilen kurumlardan biri Kızılay’dı. Çünkü bölgeye gönderdiği çadırların büyük bölümü kullanılamaz hâlde ve İkinci Dünya Savaşı döneminden kalmaydı.
Yani her anlamda devlet, depremle birlikte çökmüştü.

Deprem yardımlarıyla memurların maaşları ödenmişti.

İHH, ve Deniz Feneri devlet ’den önce bölgeye gelmişti. Fakat devlet kurumları tarafından engellenmişlerdi. Dağıtım noktaları kapatılıyor, gelen yardımlara el konuluyordu. Gölcük yolu üzerindeki dağıtım noktamızı kapattıkları için kendi evimizin bahçesini dağıtım noktası yapmıştık. Yardım paketleri içerisinde hadis külliyatımda karışıp gitmişti.  İngiltere’den bir dergi bölgenin durumuyla ilgili yazı istemişti. Ne yazayım dedim arkadaşlara?

Depremin ilk günlerinde herkes fakirdi. Hiç kimsenin bir şeyi yoktu, zenginler de, Ankara’dan Melih Gökçek’in daha sabah olmadan gönderdiği ekmeklerden almak için kuyruğa girmişti. İstanbul’a yakındık çok şükür ve İstanbul da deprem olmamıştı.  Yoksa o günkü hükümetin eline kalsaydık korkarım bir kişi çıkartılamazdı enkazdan.

BUGÜNE GELİRSEK…

Krizi bizzat Cumhurbaşkanı yönetmekte olduğunu gördük, Cumhurbaşkanı kendi döneminde faal hale getirdiği AFAD genel merkezinden gerekli açıklamayı depremden sonra yapmıştı ve Bakanlar, afet bölesindeydiler.  1999’da basın üzerinden iletişim kurulan valiler, 2023- 6 Şubat depreminden hemen sonra yer değiştirmiş yeni valiler bölgeye tayin edilmişler, daha sabah olmadan yeni görevlerine başlamışlardı.

Van depreminden sonra, Van valisini ziyaret etmiştik, deprem daha yeni olmuştu. Her şey bir karışıklık içerisinde, Cumhurbaşkanı arıyor; “ Vana geliyorum” diyor. Havaalanı kullanılıyor mu? Kullanılmıyor mu? Sormuyor bile.  Vali Bey havaalanını kontrol ettiriyor, Cumhurbaşkanı o gün Van’dadır. Elâzığ depreminde aynı gün Elâzığ’dadır.

Doğal afetlerle ilgili kurumsal yapı ve mevzuat yeniden oluşturuldu. AFAD, UMKE, gibi yeni kurumlar organize edildi, sadece isimden ibaret olmaktan çıkartıldılar. Kriz anında hangi devlet kurumunun ne yapacağı ayrıntılı olarak yeniden düzenlendi.

Devlete bağlı bir kurum olmayan ve millet tarafından desteklenen Kızılay ve benzeri kurumlar da zamanın şartlarına uyumlu hâle gelerek yenilendiler. İkinci Dünya savaşından kalma stoklarla çalışma zamanı değildi.

Sivil toplum kuruluşları, doğal afetlerle mücadele konusunda çok büyük mesafe kat etti. Birçok vakıf, dernek kendi arama, kurtarma ekiplerini kurdu.

Elâzığ, İzmir ve Maraş depremi devletin ve hükûmetin kriz yönetimi konusunda ileri bir aşamada olduğunu gösterdi. Depremin hemen ardından bakanlar, devletin ilgili yetkilileri ve kurumları bölgedeydi.

AFAD depremin hemen ardından eğitimli personeli, araç ve ekipman filosu ile sahadaydı. Sadece kurtarma ve yardım alanında değil, devletin tüm kurumlarının ve hatta sivil toplumun da, Elazığ ve İzmir depreminde başarılı bir sınav verdiğine şahit olduk. Maraş depremi çok geniş bir alanı kapsıyor ve kırsal alanda da yıkım çok fazla.
TSK’ya ait nakliye uçakları acil müdahale ekiplerini ve ekipmanlarını hızlı bir şekilde bölgeye taşıyor.

Farklı kurum, kuruluşlar ve yerel yönetimler depremin yaralarını sarabilmek için seferberlik ve dayanışma ruhu ile hareket ediyor. Uluslararası yardım kuruluşları depremin sabahında bölgeye intikal etmişlerdir.

Deprem sonrası hizmetlerde kayda değer bir aksamanın olmadığı, Van, Elazığ ve İzmir deprem bölgesindeki halk tarafından da özellikle ifade ediliyor.

Eski bina stoklarının yenilenmesinde Türkiye hâlâ istenilen düzeyin gerisinde olduğunu bu depremler bize gösterdi. Yıkılan binaların eski yapılar olduğu görülüyor.

Devletin çöktüğü, 1999 tecrübesinden bugüne alınan mesafe önemli. Eksikliklerin de kuşkusuz vurgulanması gerekir.

Ama bazı kesimlerin yaptığı gibi, yalan ve manipülasyon üreterek değil, gerçekleri görerek eksiklikleri söylemeliyiz. Söylenenlere de ilgililer kayıtsız kalmasınlar deriz.

Felaketler, yetkili, yetkisiz, fakir, zengin, ilgili, ilgisiz ayırmadığını gördük. Deprem bölgesinde insan kaynağından çok malzeme yardımına ihtiyaç duyuluyor. Özellikle Tıbbi malzeme, ısıtma da kullanılacak elektriksiz malzeme, katalitik gibi. Seyyar tuvaletler ve aperatif yiyecekler, sandviç vs gibi.

Allah, insanların eliyle gelen felaketlerden İnsanlığı korusun.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.