Modern dünya, geleneksel dünyanın ırzına tecavüz etti.
Bilim dedi, meşrulaştırdı, ilerleme, gelişim dedi, masumlaştırdı.
Yaşadığımız hayat, bir tecavüz çocuğu.
Ne kadar masum olsakta mağdur olmak mutlak kaderimiz.
Peki, bu masumiyet ve mağduriyet bize ne kazandırabilir ne kaybettirebilir?
Ne kazandırabilire bakacak olursak samimi, duygusal, dürüst insanlarda acı olarak kendini gösterse de bu acı hali kazandırabilen kısmına yazılabilir.
Çünkü böylesi bir döngü içinde insan ancak ve ancak acı çekmek sayesinde ruhun, hayatın çilingirine erişebilir.
Tüm nitelikli sanatsal, sosyal ve siyasal hareketlerin temeline indiğimizde insanın acısının, mağduriyetinin, mazlumiyetinin yattığını görürsünüz. Hatta bunu dinler tarihinde peygamberlerin hayatında bizzat iliklerinize kadar hisseder bu duygunun imanı besleyen bir hal olduğunun farkına varırsınız.
İnsanın anlam arayışı ve kavrayışıdır hayatını anlamlı kılan. Yaşadığın çağ ne kadar kötü olursa olsun senin yüklediğin anlam ile hayatın kendisi de o anlama bürünür. Meselenin özünde bu çerçevede şahsımın kavramlaştırdığı “Anlam Hiyerarşisi” devreye girer ise hayatın en zirve kötülüğü dahi sizi kötü yapamayacaktır. Hem psikolojik hem karakteristik açıdan. Nedir bu hiyerarşi;
Anlamak- anlamlandırmak- anlam yüklemek…
Şahsımca bu anlam yüklemekte bizi duygusal ve kurgusal açıdan büyük yıkama ve sıkıntıya götürecek şey başarı, umut, hedef gibi motivasyonik yönü olan ama psikolojik ve sosyolojik açıdan trajik travmaları çokça üzerimize yığan duygulardır. Bu masum duygular cani modern anlayışın en suiistimal ettiği kavramlardır.
Oysaki unutulmamalıdır ki hemen hemen bütün etiksel, ahlaksal kuramlar, kavramlar insanın başarısızlığı, acı tecrübesini fazlasıyla yaşaması ile ortaya çıkan şeylerdir. Modern hayat tersinden bir simülasyon ile bizi kandırarak tersinden bir zihni, fikri,dini bir zerk etmiştir.
İnsanı modern düzende güçlü kılan bilgi edinimi, insanın bu edinim dışında hedef nazarında koşturması, sonuçsal kaygı olmadan varlık sebebi olan karakteristik duruşu es geçecek koşturması, geleceğe dair devamlı planlar yapması, bu akışkanlığın hızı ve hazzında onu devamlı ileri iten nedeni bu koşuşturmasının sayesinde onu bilgiden uzak tutması ve sadece inanmasını sağlamasıdır.
İnsanın bu gri zeminde tek mutlak bilgisi ise ölecek olmasıdır. Bu bilgi ise yaşadığımız hayat tarafından hedefler, umutlar, başarılar dâhilinde yok sayılmaktadır.
Bilginin bilgisine ulaşmanın imkânsızlığında insanı güçlü kılacak edinim olarak elinde insan olabilmekten başka bir şey kalmamıştır.
İnsanın insan olmak ile olan ilişkisi tüm yeryüzünde umut ve korku üzerinden kurulmuştur.
Belkide insanlığın en büyük trajedisinin başladığı yer tam da bu;
Umut sanılanın aksine korkunun diğer yüzüdür. Korkunun etkisinde ki bir ruh hali. Çıkış yolu bulamadığında geleceğe dönük hayal ile derinlemesine bir uyuşma hali. Akıldan uzaklaştıran düşüncesiz düşüncenin umuda dönüşmesi. Beklentilerin raksında erdemi, insani tüm değerler manzumelerinin yerle yeksan edilişin, marifetmişçesine tebessüm ile şahit olunuşu. Bu aşamada umut yada korku ile bir bilinmeze teslim olunuş ve teslim olunuşun varlık nedenine dönüşü. Etkileşimin, bilincin, iradenin, olguların umut,korku , beklenti,hedef,başarı gibi zokalar ile insanın insani olan müdahaleciliğinin yok oluşu ve bir tecavüzü manzara seyreder bir Şaheser seyreder gibi seyredişi. Böylesi bir zeminde umut körlük korku anlamsız inanç getirecektir. Tamda Çehov’un dediği en tehlikeli tip, toplumsal hale bürünecektir. “ Az anlayan çok inanan”
Tecavüz ehli modern hayata karşı böylesi bir anlayış, duruş, direniş geliştirmez isek, şunu beynimize, idrakimize iyice kazımalıyızdır;
Hayat, almayı kabul etmediğimiz bir borcu kapamak üzere yapılan geri ödemeler dizisidir. İşin ilginç kısmı, ne kadar ödeme yaparsak yapalım borcun faizleri ve geri ödemesi devamlı suret ile artmaktadır. Hayatımıza mal olacak olan bu tek taraflı anlaşmayı bozacak olan şeyse ölüm gerçeğini hakikate çevirecek formülüzasyönü, disiplini metafizik olguyu ruhu yakalayabilmek, ona erişebilmektir. Ölüm her kişinin kıyametidir. Belki tüm anlamlar kıyametimiz de saklı;
Bir körü defnediyoruz,
Badem gözlüler mezarlığında.
Toprak ha tutuştu tutuşacak.
Bir seli seyrediyoruz,
Kalan kumlar tepesinde.
İsrafil ha üfledi üfleyecek.
Kıyam et, kıyam et, kıyam et
Yoksa kıyamet hiç bitmeyecek…