enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,2719
EURO
34,8481
ALTIN
2.435,66
BIST
10.268,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
15°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Çok Bulutlu
18°C
Pazartesi Açık
19°C

Solun Namusu varmı?-2

29.08.2020
A+
A-

Bu konuya neden girdiğimizi 1. Yazı da anlatmıştık.

 

Solun namusu var mı?

 

Kitapçı amaca

 

-Kalmadı oğlum

 

Solcular Kültür Sarayı’nı Yakan adamlardır. Saraya da, kültüre de karşı olan adamlardır.

 

11 Nisan 1969 Cuma günü, Sol gruplar Kültür sarayının açılışını kınamak amacıyla Taksim’deki Kültür Sarayı önünde basın toplantısı düzenler. Bakın basın toplantısında neler söylemişlerdir:

 

“ Bu tür göstermelik yapıların kültür emperyalizminin birer ürünü olduğunuz ve yalnız emperyalizmin ideologlarına hizmet edeceğini Türk işçisi ve İstanbul halkı öğrenmektedir. Bugün için Boğaz’a köprüyü, Taksim’e yirmi üç katlı oteli ve kendilerine saraylar dikme fırsatı bulabilirler ama ulusumuz bu ihanetlerin hesabını soracaktır. Anadolu halkı susuz, okulsuz, yolsuz ve insanca yaşama şartlarından yoksun iken, bir güruhun eğlencesi için halkımızın emeğini çalarak ondan kopuk yatırımlar yapanlar, ulusumuza yabancılaşmışlarıdır. Yapının adının, ‘Köylü-İşçi Kültür Merkezi’ olması gerekir. Tiyatro sahnesinde ise herkesin anlayabileceği kendi milli oyunlarımızdan herhangi birinin yer almasını istiyoruz.Köylü-İşçi Kültür Merkezi’nin açılışı, polis kordonu altında smokinli burjuvalar tarafından değil, çilekeş emekçi halkımız tarafından yapılmalıdır.”

(Turhan Feyizoğlu FKF sh. 353-354)

 

Muhsin Ertuğrul, Mayıs 1969 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazısında:“Saray? Hangi çağda yaşıyoruz? Padişah sarayı, sultan sarayı, vezir sarayı, tekfur sarayı tarih sayfalarına geçmişken, niye yeniden Saray? Böyle yerlerin adı, yamalı pantolonumu ve yarı boş midemi ürkütmemeli. Biraz daha kendimize uygun, alçakgönüllü bir ad aramalıydık!” diyor ve binanın adındaki “Saray” ifadesini eleştiriyordu.

 

Kültür Bakanı Talat Halman: “Cumhuriyet devrinde saray kurulmaz; bu, imparatorluk devrindeydi. Bu bakımdan binaya Atatürk Kültür Merkezi’ adı verilmiştir” der.

 

İşte Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı ve Türk Tiyatro tarihinin en büyük oyuncusu’nun kültür anlayışı. Bu günkü solcular da aynı kültür anlayışına sahipler. Bizim tarihimizi hatılatan her şey onlara batar, bizim namus anlayışımız da onları rahatsız eder. Kerhanecinin ne namusu olacak.Elbette ki Ali Ayvazoğlu’na karşı olacaklar.Muhsin Ertuğrul’un, pantolonu belki rol icabı yamalıdır. Yok sa yalandır, karnı yarı aç olanlar vardır. Ama bu Muhsin Ertuğrul değildir. Bunlar her şeyi istismar ederler. Kültürümüzü de istismar ettiler yıllarca.

 

Yıl 1969 Atatürk Kültür Sarayı Yapılamaz.  Yıl 2019 Atatürk Kültür Merkezi Yıkılamaz. Babaları yapılamaz, çocukları yıkılamaz diye eylem yapıyorlardı. Sol görüşün ne kadar sığ, hafif ve güncel olduğunu geçmişle de, gelecekle de hiçbir bağ kuramayacağının göstergesi olsa gerek bu olay. 1969’da yapamazsınız diyenler, 2013’de de yıkamazsınız diyorlar. Hangisi doğru bir eylem türüdür diye Üniversite sınavlarında sorulsa acaba cevabı ne olur? Bu solcu yazar’ın.

 

28 Kasım 1970 tarihli Hürriyet gazetesi “Opera Kül Oldu!” sürmanşeti ile çıkar

 

Evet, Kültür sarayı yanmıştır. 1970’deki yangın esnasında Topkapı Sarayı’ndan alınan eşyalarla yapılan bir sergide bulunan eşyalar da yanıp kül oldu. Kültür Sarayı’nın yanmasının dışında, 4. Murat’ın gerçek kaftanı ve gürzü de yanmıştı.  

 

Halkımızın Kültürü’nün düşmanı olan ve bakanın haysiyet cellattı diye adlandırdığı bu kişilerden, Ali Ayvazoğlu’nu öğmeleri beklenemezdi elbette, yapması gerekeni yapmıştır bu haysiyet cellatları.

 

Miyân-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun 
Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin’ söyler 

 

“Mayası bozuk olanlar, söz esnasında farkında olmadan kabahatlerini îma ederler. Nitekim Kıptî beyi de, kahramanlığını anlatmak için hırsızlıklarını örnek verir.”

 

“ Nihayet, 27 Kasım 1970 gecesi, önceden planlanmış bir sabotaj neticesi Kültür Sarayı’nı yakmışlardır. Sabotajda bilfiil vazife alanlar, aşırı solcu bir sendikanın bazı üyeleriyle, Türkiye işçi Partisinin bir üyesidir. Sabotajı tertipleyenler ise birkaç aşırı sol ihtilalcidir.”

( Beyaz kitap sh. 93 T.C Başbakanlık)

 

Ankara gibi bir yere Milletin kültürünü en iyi şekilde temsil edebileceğine inandığım, Ali Ayvazoğlu’nun atanması birilerini rahatsız etmiştir. Fakat o haysiyet cellatları, kendileri konuşmak yerine, destekledikleri ve daha önce hizmet ettiği kişilerden dolayı, hani yaptıkları yapacaklarının ispatıdır söylemi gereği,  kalemşörlerine bu konuları havale etmişlerdir.

 

Sayın İçişleri Bakanımız gereken cevabı vermiştir. Ben Bakan’ımızı şahsen tanımam ama amcasının oğlu olan ve okul arkadaşım olan Rahmetli Ali Soyluyu iyi tanırım. 30 Haziran 2000 yılında rahmeti Rahman’a kavuşan Ali kardeşimi de, ölümünün 20. Yılında bir kez daha rahmetle anıyorum.

 

Bir kez daha söylüyorum, Ali Ayvazoğlu nun kültür anlayışı, içki festivalleri yapmak, kültür saraylarını yakmak, kütüphaneleri kapatmak, Üniversitenin kütüphanesini boşaltıp çöpe atmak,  halkımızın örf ve ahlakına hakaret etmeyi marifet sayan, kültürel mekânları meyhane yapan kültür anlayışıyla örtüşmez. Yıllarca kültürel mekânları esas gayesinin dışında kullanan milletimizin kültüründen bihaber olan kişilerin Ali Ayvazoğlu gibilerden rahatsız olmaması düşünülemez.

 

Bahar Ayvazoğlu’da namuslu bir kadındır. Kendi namus anlayışlarını ve namus kültürlerini yansıtan soysuz anlayışı, namuslu bir kadına yakıştırmaları, solun namus anlayışında normal karşılana bilir. Ama Bahar Ayvazoğlu’nun yetiştiği yerin kültüründe, ne solcular, ne de sağcılar bu haysiyet celladı diye tanımlanan yazarın namus anlayışını asla hoş karşılamazlar. Ve bu namussuzların namus anlayışının karşılığını, Bahar Ayvazoğlu’nun ne ailesinde, ne de yetiştiği şehirde bulamazsınız. Sanırım bu haysiyet cellatları kendilerini tarif etmişlerdir. İşte Rauf Tamerin, yıllar önce “solun namusu ve solcular nasıl yalan söyler” diye kaleme aldığı eserler bu insanları tarif etmektedir. Rauf Tamerin, “Düzene Çeki Düzen“ kitabında “Belge” diye bir makale vardır. Solcuların bırak gazeteyi, Mecliste yüzleri kızarmadan nasıl yalan söylediğini gösterir. Bunların kültür anlayışını ve namus anlayışını anlatan TV’ler de oynayan iki dizi örnek olarak yukarı da verilmiştir. Namus anlayışı bu olanlardan bundan başka daha ne bekleye biliriz.

 

Ali Ayvazoğlu’nun da, yeni görev yerinde eskisinden daha başarılı olacağına inanıyorum ve kendisine muvaffakiyetler diliyorum. Yıllarca ihmal edilen, ya da, bizim kültürümüze yabancılaşmış özenti kişilere tevdi edilen bu görevler, gerçek sahiplerine verilirse, ülkemiz için hayırlı hizmetler yapacaklarından emin olabilirsiniz diyorum, sayın yetkililere.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.