“Medain halkı topluca Hz. Ömer’in (r.a) kendileri için tayin ettiği valiyi karşılamaya çıktılar.
Verası, takvası, Irak’ın fethinde gösterdiği azim ve kararlılığı hakkında çok şey işittikleri bu güzide sahabeyi karşılamak üzere yola koyuldular.
Valinin kalabalık ve gösterişli bir gurupla geleceğini ümit ederlerken, karşılarında semeri eskimiş bir eşeğe binmiş, ayaklarını sarkıtmış, ellerinde tuttuğu çörek ve tuzu yiyerek gelmekte olan, yüzü aydınlık bir adam görünce şaşırdılar.
Adam kendilerine iyice yaklaştığında bunun bekledikleri yeni valileri Huzeyfe b. Yeman olduğunu anladılar.
Bu durum karşısında neredeyse şaşkınlıktan akılları başlarından gidecekti.
Fakat bu şaşkınlık neyin nesiydi?
Hz. Ömer’in seçip gönderdiği birinden daha ne bekliyorlardı ki?
Ama onlar şaşırmakta haklıydılar; zira ülkeleri ne İranlılar döneminde, ne de daha sonraki dönemlerde böyle bir vali görmemişti.
Huzeyfe aralarında ilerledi, insanlar etrafına toplanmışlardı.
Onların kendisinden bir şeyler söylemesini istediklerini anlayınca, onları derinden bir süzdü ve: “Fitne yerlerinden uzak durunuz”buyurdu.
İnsanlar:
“Ey Huzeyfe! Fitne yerleri nedir?” diye sorduklarında cevap olarak: “Emirlerin kapılarıdır…
Sizden biriniz emirin veya valinin yanına gider, yalan söylediği halde onu tasdik eder, onda olmayan şeylerle onu över. İşte bunlar fitnedir” buyurdu.”
Ne güzel bir mesaj, ne yüce siyaset algılayışı!
Günümüzde bir yerlere gelmenin yolu gibi gözüken yöntem yüzyıllar öncesinden “fitne” olarak adlandırılmış.
Şimdilerde bu algı tersten alınmıyor mu?
Emirleri övmeyen, özgür olmaya çalışanlar, fikirlerini özgürce beyan edip Emire yardımcı olmaya yada yanlışını göstermeye çalışanlar vesairesi “Fitneci” ilan edilmiyor mu?
Emirlerin yaşadıkları şatafata; yok Müslüman güçlü olmalı, zengin olmalı, gösterişli olmalı ki itibarı olsun, otoritesi olsun denmiyor mu?
Peki, Müslümanlar o gün mü yoksa bugün mü daha söz ve itibar sahibi idiler?
Bunu diyenler neyi inkar edenler olduklarının farkında değiller mi?
Yoksa HZ. Ali’nin dediği “Din elbisesini tersten giyenler” topluluğuna bizlerde mi dahil olduk?