enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3374
EURO
34,8108
ALTIN
2.390,60
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Açık
24°C
Salı Açık
26°C
Çarşamba Çok Bulutlu
19°C

Peygamberlerin Hak Anlayışı

21.09.2022
A+
A-

Mili Görüş Projesinde Geçen Hafta Firavuna Göre Hak Anlayışını Yazmıştık. Bu yazımızda da Peygamberlerin Getirdiği Hakkın Kaynağı Üzerinde Duracağız.

Peygamberlerin getirdikleri Hak dört şeyden çıkar

Erbakan Hoca,  Konuşmasında batıldan sonra Hakkın Kaynağını da şu şekil de açıklıyor:

“Hâlbuki bir de, Peygamberlerin insanlığa getirdiği hak anlayışı var.  Onların getirdiği hak anlayışı nedir?  Peygamberlerin getirdikleri Hak dört şeyden çıkar bunlardan bir tanesi:

1-Cenab-ı hakkın bütün insanlara verdiği doğuştan gelen haklar. Yani insan hakları, bunu peygamberle getirmiştir. Ve Müslümanlık bu hakları vaaz etmiştir bu haklar beş tanedir ki, biz bunlara, Maslahat diyoruz. Şâriin (kanun koyucu, Allah ve Resulü) maksatları beş esasın (din, can, akıl, nesil ve mal)’ın korunmasından ibaret olup, bunların muhafazasını içeren her şey maslahat, bunların tamamının veya bir kısmının zayi edilmesine yol açan her şey mefsedettir(kötülük, fenalık). Toplumun düzeni bunların korunmasıyla mümkün olabilmektedir” diyor Erbakan Hoca.

Bunlar literatür de “makâsıd-ı hamse”, “zarûriyyât-ı hamse”, “külliyyât-ı hamse” gibi isimlerle anılır. Bütün din ve yasalar, bunların korunmasının gerekliliği hususunda müttefiktir.

“Neyin maslahat veya hangi şeyin mefsedet olduğuna hikmet sahibi kanun koyucu değil de, kanunu uygulamakla yükümlü birey tek başına karar verecek olursa, zikri geçen maslahat mefsedet kavramlarının içeriklerinin izafiliğinden dolayı kanun koyucunun muradı buharlaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.”

Zarûriyyâtın korunması; toplumun varlığı ve düzeni için vazgeçilmez temel değerlerdir. Bunları yitiren toplumun düzeni bozulur, onda kötülük ve bozgunculuk hâkim olur; hatta o toplumda bulunan fertlerin ahiret hayatı da dünya hayatı gibi tehlikeye girer.” Bunları kısaca şu şekilde açılıyor Erbakan Hoca:

1-“Herkesin yaşama hakkı vardır. Müslüman olsun, putperest olsun, siyah olsun, beyaz olsun.

2- Irz ve namusunu koruma mükellefiyeti; bir Müslüman devlet, tebaasının (vatandaşının) hem hayat hakkını hem de, Namusunu korumak zorundadır. Bu tebaanın, konumuna, ırkına, dinine bakılmaz.

3-Aklın korunması; aklı korumak çok önemlidir. Çünkü insan, aklı sayesinde sorumluk makamına yükselip  ilahi anlamda seçilmiş bir kul olarak  onurlandırılmıştır. Bundan dolayı din, aklı korumayı onu yok edecek veya zayıflatacak her şeyden muhafaza etmeyi emretmiştir.

4- İnancın korunması; kimsenin inanıcına zorla tasallut edilemez. Niye? İnanç insan hakkıdır da onun için. Ancak telkin ve tebliğ yoluyla onu ikna ederek inancını değiştirebilirsin. zorlayarak değiştiremezsiniz.

5. Mülkiyet hakkı; adam çalışmış helalinden kazanmış, bitti artık onun kazancını elinden alamazsın. Artık onun hakkını vergi koyarak, faiz koyarak elinden alamazsın, çünkü mülkiyet hakkı insan haklarındandır.  Kişinin bu hakkını ne surette gasp edersen et zulümdür bu.

İkinci bir Hak sebebi emektir. Bir insan ter döküyor, başka birisinin nimetinin artmasına, külfetinin azalmasına sebep oluyor. Yani, işverene emeğiyle hizmet etmiş oluyor. Öyleyse o işveren borçludur emekçi alacaklıdır. Çünkü emek bir hak sebebidir.”

Üçüncü bir hak sebebi anlaşma, Erbakan Hoca bunu şu şekilde anlatıyor: “ karşılıklı anlaşmayla kendi rızanla anlaşma yapmışsın bu anlaşmadaki şartlara riayet edeceksin. Ama bu batıcı Roma ve Yunan üzerinden Firavunlara uzanan sistem öyle demez. Bakın, mesela şu batılıların şımarık çocuğu Yunan bakın ne diyor? Yunanistan da ki Müftüyü ben atarım diyor. Ama Lozan da öyle demiyor. Müslümanlar seçer diyor. Yok, ben onu tanımam diyor. Ama diğer konulara gelince Lozan anlaşması diye tepiniyor. Bakın yunan’ın efendileri olan batılılar ne diyor? Efendim biz Ankara anlaşmasını yaparken bizde işsizlik yüzde üçtü, onun için Türklere dedik ki, o vakit işçilerinizin, 20 sene sonra pasaportsuz Almanya ya, Fransa’ya gelmesinde bir sakınca görmedik. Ama şimdi biz de işsizlik oranı yüz de on oldu.  Bu nedenle biz bu imzamızı kabul etmiyoruz.  İşte bu firavunluktur. Niye; arkadaş sen anlaşmaya imza koymuşsun, aleyhine de olsa karşındakine söz vermişsin, onun hakkına riayet edeceksin, hakkı çiğneyemezsin. Çünkü bunların hak anlayışları yanlış, e ne olacak? Bunları tıpkı ehlilleştirilmesi gereken bir at gibi ehlileştirmek mecburiyetindeyiz.  Bunlar oraya buraya tekme atıyor, huzursuzluk yapıyor farkında değiller. Çünkü kendi görüşü yanlış ne olacak?  Ehlilleştirilecek, eğitilecek ki, bu adamlar bu haliyle ne kendilerine huzur verir ne de başkasına işte bütün mesele gelip bu hak anlayışında toplanıyor. “

 

Hoca Hakka Dayanan Hak Anlayışını de Şu Şekil de İzah Ediyor:

“Peki, bu hak anlayışına dayanan devlet düzeni nasıl olacak? Bu devlet düzeninin sualinin cevabını vermek için biyolojik teoriyi ileri sürüyor ilim adamları. İnsanlar bir araya gelip ağız tadıyla yaşamaları için nasıl bir düzen olacak?  Bu düzenin nasıl olacağı sorusunun cevabı, bakın biz bu düzeni insanlar için kuruyoruz. Peki, insan nasıl bir mahlûk? İşte bütün mesele insanın nasıl bir mahlûk olduğuna gelip dayanıyor. Günümüz de gen ilmi çok ilerledi, yani öyle bir buğday tohumu yapalım, öyle bir domates tohumu yapalım ki, şu andakinin on katı fazla ürün versin, nasıl yapacak? İşte gidiyor buğdayın, domatesin geni üzerinde onun hususiyetlerini değiştirecek bir dizi çalışma yapıyor.  Buğday netice de bir hücre, bütün canlılar da çoğalma aynı şekilde oluyor. Bir dişi, bir de erkek hücre bir araya geliyor ve tek bir hücre oluyorlar ve o hücrenin içinde kromozom denilen kusursuz bir yapay zekâ var adeta o program neyi gerektiriyorsa, yavaş yavaş o hücreden bir canlı varlık meydana geliyor.  Bunun meydana gelişinin özü hücrenin kromozomunun değişikliklerdeki hususiyetlerden meydana geliyor.  İşte bu gen ilmi ilerledi ve Bilim adamları şu gerçeği ortaya koydular ki;  Canlılar üç kısımdır.” yani bizim öğrendiğimiz gibi iki kısım değil.

Erbakan Hoca Bu Sınıflandırmayı Şu Şekil de yapmaktadır:

“1-Nebadat yani bitkiler, 2- Hayvanlar, 3- İnsanlar.

İnsan maymundan gelmemiştir nedenini bilim adamları şu şekilde açıklıyor: Bütün nebatatın hepsi tek kromozomdan meydanda geliyor. Ama tek merkezli bir kromozomdan, onun için bitki büyüyor ama yürüyemiyor. Bir hayvan gibi koşamıyor, topraktan çıkıp etraf da gezemiyor. Ama başka bir hayvan mesela karetta karette kaplumbağaları ve yılanlar toprağa yumurtasını bırakıyor ve yumurtadan çıkan hayvan etrafta dolaşıyor. Ama topraktan çıkan bir buğday çıkıp etrafta dolaşamıyor neden? Çünkü o buğdayın ilk hücresinin kromozomu tek merkezli bir kromozomdur. O ancak bir nebat gibi büyümeyi ve gelişmeyi temin ediyor bitkiye, yürümek gibi hayvanlardaki gördüğümüz hususiyetler bu tek merkezli kromozomdan çıkmıyor.”

“Hayvanlara gelince bunların hepsi de iki merkezli bir kromozomlu hücreden türüyorlar.  Onun için hayvan kromozomundan çıkan bir varlık yürüyor, koşuyor vs… Bitki hayvanın yaptığını yapamıyor. Hayvan da insanın yaptıklarını yapamıyor.”

Gelelim İnsana;

“İnsan üç merkezli bir kromozomdan çıkıyor, onun için insan hayvandan farklıdır.  Onun için hayvandan insan olmaz. Niçin? O üçüncü merkez hayvan hücresinin kökünde yok ki, hayvandan maymun olur, insan olmaz.  Zaten insan olsaydı demek ki milyon sene önce insanlaşan maymun ustalaşmış bugün daha kolay insan yapardı.  Bunlar Siyonist uydurmasıdır, sebepli uydurmalardır. Bu gün ilim bunu reddediyor.

Ama bakınız ne diyor siyasi güç, bir kâğıda ilim adı altında bir şeyler yazılmış ve siyasi güç diyor ki bunu okutacaksınız. Mesela bu gün Türkiye de; Darvin teorisini gerçekmiş gibi okutuluyorlar. Hocaların bir kısmı da bu teoriye inanmayanlar benim dersime girmesin diyorlar. Efendim bu bir teoridir yanlış da olabilir demiyorlar. Gerçekmiş gibi okutuyorlar.  İnsan maymundan çıkmıştır diyor cahil, haberi yok!  Ama siyasi güç, kuvveti olduğu için gidiyor ilmin özüne tecavüz ediyor.  Ve ilmi tahrip ediyor. Hâlbuki bugün bütün ilmi araştırmalar insanın ayrı bir varlık olduğunu kabul ediyor. O üçüncü kromozom merkezi var ya o insanlara, hayvanlardan farklı dört tane özellik veriyor. Nedir bu özellikler?

1- İnsan bir şey iyi midir, kötü müdür bunu anlıyor ve ayırıyor. Güzelle, çirkini ayırıyor, hiçbir hayvan bu ayırımı yapamaz. Siz hiçbir hayvanın bir yerde güzel bir resim görüpte aman durun şunu seyredeceğim dediğine rastladınız mı?  Hayvan güzeli, çirkini ayıramaz niye? Onun kromozomuna bu yazılım konmamış da ondan.  Yani fıtratında yok, kısaca o hayvan, insan değil ki, İnsan başka, hayvan başka.

2-Bundan başka insan faydalı ve zararlıyı ayırıyor.  Yaptığı işin sonucunda fayda mı, zarar mı getireceğine karar verebiliyor. Ayağı yaralı bir hayvanı tedavi edemezsin uyuşturmadan. (Hayvan ona zarar vereceğini düşünür de ondan) Hayvanlarda faydalı ve zararlıyı ayıracak kabiliyet yok yaratılıştan verilmemiş ona bu özellik.

3-Sonra insana; bu adildir, bu zulümdür kabiliyeti verilmiştir.  Mesela üç kişiyi aynı işte çalıştırıp ta ikisine farklı diğerine farklı ücret ödersen bu zulümdür. Çünkü üçü de aynı işi yapmıştırlar.  İşte insan bunu takdir ediyor. Ama hayvan bunu yapamaz çünkü Cenab-ı hak bu ayrımı hayvanlara vermemiş insanlara vermiştir.

4-Dördüncü özellikte,  düşünce, yani insanlar gördükleri şeyleri alıp hafızalarına kaydediyor ve bu kayıtlara göre muhakeme yapıyorlar.  İlerde neler olacağı hakkında hüküm çıkartıyorlar ve karar veriyorlar.  Tahminde bulunuyor ve düşünüyor, doğruyu ve yanlışı ayıra biliyor. Hayvanlar da yok bu. Mesela Kuzey Kore, Güney Kore birleşsin deniliyor. Fakat hayvanlar da böyle bir şey yoktur.  Çünkü onların kromozomu iki merkezli.

Hayvan başka insan başka…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.