enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3374
EURO
34,8108
ALTIN
2.390,60
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Pazar Açık
19°C
Pazartesi Açık
24°C
Salı Açık
27°C
Çarşamba Çok Bulutlu
22°C

”Yeniden Büyülenmek”

13.12.2020
A+
A-

“Deki: Sığınırım, Rabbine o felakın(sabahın aydınlığı),

Yarattığı şeylerin şerrinden(kötülüğünden),

Ve gece(karanlık) çöktüğü an karanlığın şerrinden,

Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden,

Ve kıskandığı an kıskancın(hased) şerrinden.”

(Felak Sûresi; 113)

————————————

“De ki: Sığınırım, insanların Rab’bine,

İnsanların Melik’ine,

İnsanların İlah’ına,

İnsanlara sinsi vesvese veren vesvesecenin şerrinden,

Ki vesvese verir insanların kalbine,

Gerek cinlerden gerek insanlardan.

(Nas Sûresi; 114)

———————————

Tan vakti, alacakaranlıktır. O vakit, ne zifiri karanlık ne tam aydınlıktır. Eşyalar, ne tam görünür ne aşikardır. Bu vakte, seher vakti derler. İşte, sihir yani büyü, böyle seher vakitlerinde icra edilir. Sihir veya büyü, zihinlerde hakikati yani tüm gerçekliğiyle şeyleri, gizleme işidir. Bu işlerle uğraşanlara sihirbaz(sahir) veya büyücü denir. Sihirbazlar, can ile oynayan, cambazlardır. (Aslı, Canbaz: Can-baz(oynayan)

George Ritzer, “Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek” isimli eserinde; “Tüketim katedralleri gösteri toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Her şeyin simüle edildiği sanal ortamlarda hem alışveriş ediyor, hem eğleniyor, hem de yemek yiyoruz. Baudrillard’ın dediği gibi, her şey iç içe geçti, sınırlar yok oldu; eğlence, alışveriş, spor, eğitim dev bir gösteriye dönüştü.” diyor.

Sihirbazlık, evrensel ve kadim bir meslektir. Gösteriler hazırlayarak, herşeyi iç içe geçirerek, gizleme(saklama) işidir.

Akıl ve duyguyla kanatlanmış, iki kanatlı bir kuş misali, insan. Doğru akıl yürütme yönetimiyle doğru bilgiye, doğru duygu yönetimiyle doğru sezgiye ulaşır, insan. Eşyayı ve tüm yaratılmışları, göz, kulak ve idrak ile bilme akıllıların işidir. Bu işi yaparken korkusunu, endişesini, kaygısını, cesaretini, mutluluğunu ve hazzını; hasılı dugularını iyi yönetenler kazanırlar.

Bilgi ve irade iki önemli güç. Bu güçle kuşananlardan kimi vezir kimi rezil oluverir.

Vezirler iyiyse -Hz. Musa gibi- seher vakti iplerini atmaya çalışan sihirbazlar, tam bir aydınlığa çağrılır. Çünkü, güneş en tepeteyken sahirlerin gösterisi pek bir işe yaramaz. Çünkü, eşya tüm çıplaklığı ve gerçekçiliğiyle aşikardır. Ne akıl karışır ne duygular…

Batı düşüncesinin evrensel görüşünün en temelinde Helen düşüncesi yatar. İlah, dünyayı yaratmış ve dahi yarattığı dünyayı imar etmiştir. Sonra doğal işleyişine bırakmıştır. Antik Yunanlılar, arza bunun için doğa demişlerdir. Ama insanoğlu; doğanın, doğallığındaki gizemin sırrını ifşa etmek amacıyla rahat durmamıştır. Bir taraftan doğanın gizemini araştıra-dururken, diğer taraftan doğanın felaketlerinden korunmak için bir koruyucuya her zaman ihtiyaç duymuştur. Korkularını iyi yönetenler, Alemlerin Rab’bine teslim olmuş; kötü yönetenlerin bir kısmı insanları korkutanlara(kötü büyücüler), bir kısmı ise doğanın kendisine(güneş, ay, rüzgar, yağmur vb.) teslim olmuşlardır.

İnsanlık tarihinde ilim ile kehanet, refah ile felaket her daim birlikte seyretmiş, inanç da onlardan asla ayrılmamıştır. Tarihin merkezine doğru inildikçe, bilgi ve ilmin nerede başladığı, kehanetin onlara nerede yol arkadaşlığı yaptığı, inancın bunlara nasıl katkısının olduğu kolaylıkla söylenemez. Bilme isteği ile tapınma arzusu, insanın özünde her daim korkuyla birlikte var olmuştur. Doğru düşünemeyen topluluklar, korktukları nesnelerin gücünü, bizzat onların kendilerinde görmüşler; kimisi onlara İlahlık ithaf etmiş, kimisi de onların kötülüğünden korunmak amacıyla, efsun, büyü, tılsım gibi gizemli meslekler icat etmişlerdir. Bu gizemli meslekler ve beraberinde tapınmalar, ya kutsal kılınan şeylerin kötülüklerinden korunmak ya da onları etkileyerek; iyiliklerini, elde etmek içindir.

Tüm semavî dinler ve onların Büyük Elçileri Peygamberler, aslında ilim(akıl-bilgi) ve duyguyu iyi yönetemeyen insanoğluna gönderilen “Aziz Rehberler”dir. Tevhid inancının özünde tüm yaratılmışlardan(onların şerrinden); eşi, benzeri, dengi olmayan Kudret Sahibi tek bir Allah’a teslim olma inancı yatar. Bu inanç, doğru akıl yürütme ve duyguları doğru yönetme ile desteklenir. Tevhidin özünde tek bir Allah’ın sevgisinden yoksun kalma korkusu ve O’na saygıda kusur etmeyecek şekilde kurullara uyma inancı yatar. Müminler, Allah’ın rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Özetle, bu öz denetim korkusudur. Nitekim Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), “Ben, Allah hakkında sizden daha çok bilgiye sahibim. Benim haşyetim(korkum), sizinkinden daha fazladır.” buyurur. (Buhâri, Edeb, 72; Müslim, Fezail, 127-128)

Hal böyle iken; kıyamete kadar insanların yönetme isteğinin devam edeceği şüphe götürmeyecek kadar kesin ise gücün kaynakları olan bilgi ve irade yönetimi de devam edecektir, diyebiliriz.

Dün devasa dinazorlardan korkan insan, bugün gözle görülemeyecek kadar küçük bakteri, virüs gibi mikroorganizmalardan korkmaya devam edecektir. Dün yağmurlardan korkan insan, bugün küresel ısınmadan korkmaya devam edecektir. Korkulan şeyler evrilir-çevrilir de korku duygusu hiç tükenmez.

Korku, endişe ve kaygı doğru yönetilmeliğinde; stres atının tüm yükünün, insan omurgasını kıracak kadar felaketlere yol açtığını hep birlikte görüyoruz. Diyabet, hipertansiyon ve alerjik hastalıklar gibi bağışıklık sistemi rahatsızlıklarından tutun; anksiyete ve depresyona kadar seyreden psikolojik rahatsızlıkların çoğunun ardında stres atının dayanılmaz ağırlığının tesirinin olduğunu yadsıyabilir miyiz? Oysa ki duygularımızı iyi yöneterek, stres atına biz binmeliyiz. Ta ki o at, dilediğimiz yere bizi emniyet içinde götürsün. Duygularını doğru yöneten topluluklar, sadece bireysel rahatsızlıkların değil; sosyal sorunların da üstesinden gelen başarılı topluluklardır. Duygularını iyi yöneten aileler, millletler kolay kolay hiziplere ayrılmazlar. Yürekleri toplu atar, dertlerine birlikte derman bulurlar. Birlikte güler birlikte ağlarlar.

Rabbimizin makamından korkanlar için korku ile ümit arasında güzel bir yol vardır.

Tüm sihirbazların gösteri ve propagandalarına rağmen hakikati tüm çıplaklığıyla bilebilecek akıl sahiplerine selam olsun. Hevâ ve heveslerine rağmen duygularını iyi yönetenlere selam olsun.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.