19 MAYIS 1919’ DA KEMAL PAŞA TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLEN HOCA EFENDİ.
“BİZ Kİ HAKİKİ MÜSLÜMANLARIZ, ALDANIRIZ FAKAT ALDATMAYIZ. BİZ HAYAT İÇİN YALANA TENEZÜL ETMEYİZ” S. NURSİ
19 Mayıs deyince, akla gelen ilk şey, Atatürk’ün İstanbul dan Samsun’a yaptığı yolculuk akla gelir. Biz 1960’lı yıllar da, ilkokullar da okurken; Atatürk’ ün, İstanbul dan gizlice kaçarak, eski bir külüstür gemi ile Karadeniz’e açıldığını, gündüz açıktan, geceleri sahile yakın giderek, Pusulasız, haritasız bir şekilde Karadeniz’in korkunç dalgaları ile kahramanca boğuşarak, külüstür Bandırma vapuruyla Samsuna çıktığını öğrenmiştik, öğretmenlerimizden. Yıllar sonra öğrendik ki, Bandırma vapuru öyle eski püskü bir tekne değil, kocaman birinci sınıf bir gemiymiş. Ve Mustafa Kemal, İstanbul dan kaçmamış Padişahın görevlendirmesi ve İngilizlerin izniyle Anadolu’ya gönderilmiştir.
“Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6’ Ay” isimli eser, meraklısı için Samsun’a çıkışı belgelerle ortaya koyan bir eserdir. Daha başka kitaplar ve makaleler de vardır. Ama bu kitabın yazarı Cumhuriyet Gazetesi’nin Yazarıdır ve Atatürkçülüğünden şüphe eden Moiz Koen ( Tekin Alp)’ın dininden çıkar. Onun için bu kitabı örnek verdik.
Cumhuriyeti kurduktan sonra, gericilik yuvası olarak tanımlanan, Tekkeler ve camilerde konaklanarak hocaların yardımıyla savaş kazanılmıştı. Bunun en güzel örneği, Mustafa Kemal Paşa Samsuna çıktıktan sonra Havza’ya geçer. Belediye Reisini çağırarak şu talimatı verir:
MİLLİ MÜCADELENİN İLK MİTİNGİ YAPILACAKTIR.
“Önümüzdeki Cuma günü namazdan sonra Büyük Cami’de mevlit okutunuz. Mevlit bitince dışarıda fişek atılarak işaret verilsin. Böylece her üç camiden halk ellerinde bayraklar olarak ve tekbir getirerek, alayla çıkıp meydanda toplansın… Miting ’de bir hoca efendi konuşsun.”
İlk Cuma mitingi yapılır. Fakat konuşacak hoca Efendi’ye haber geç gittiği için gelemez. Bunun üzerine Mustafa Kemal ertesi Cuma yeniden miting yapılmasını ve Hoca’nın da gelmesini ister… Köy İmamı Sıtkı Hoca anlatıyor:
Bağrı Yanık Halk:
Haberi çok geç aldım. “Sıtkı Hoca korktu da gelmedi şayiasını duyunca, beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen cübbemi sırtıma alınca, doğru Havza’ya koştum ve Kemal Paşa’ya:
“Ben korkak bir adam değilim. Ne emrediyorsanız edin, derhal yapayım” dedim.
“Önümüzdeki Cuma miting tekrar edilecek ve sen çıkıp konuşacaksın” emirlerini aldım.
“Emrinize Hazırım, Emriniz yerine getirilecektir” cevabını verdim.
Gün geldi. Camiler, sokaklar, meydanlar, bağrı yanık halkla doldu. Tekbir ve tehlillerle ağır ağır yürüyerek meydana vardık. Olanca telakkimi kullanarak, heyecan ve helecan içinde söyledim, söyledim…
“Ey cemaat diyordum; düşmana karşı koymak için elde sopa lazım, en gücü yetmeyen, en fakir, Müslüman bile bu günden tezi yok, birer sopa olsun edinmelidir! Silahı olmayan evinde ki kazmayı, keseri, bıçağı hazırlasın. O da yoksa yumruğunu hazırlasın. Artık zamanı gelmiştir. Hazret-i Allah da Peygamber Efendimiz de böyle emrediyor…”
Böylece mükemmel bir miting yapıldı. Dualar edildi ve tekbirlerle dağılındı…” M. Ertuğrul Düzdağ, yakın Tarihin içinden. Gonca yayınevi 1. Baskı 2016 İstanbul
19’ Mayıs sonrasını bilmeyen yoktur bu ülkede. 1990’ların ortasına kadar Türk Milleti’nin bir kısmı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları ve bu kutlamaların okullarda, caddelerde, stadyumlarda sergilediği manzaralar nedeniyle bu bayramı, baldır bacak bayramı şeklinde nitelemiştir. Bu nitelemenin mucidi Osman Yüksel Serdengeçtidir denir. Kim olursa olsun ismiyle müsemma bir bayramdır. Nisan ayı girdimi hazırlıklara başlardık her hafta sonu çalışırdık. Üç yıl kesintisiz katıldığım bir bayramdır. Bir defa rapor almıştım fakat müdürümüz kabul etmedi. Çok önemli oğlum bu sizin bayramınız dedi ve hasta hasta bu bayramımıza katılmak zorunda kaldım.