Epiktetüs derki; insanın özel mülkü yargılarıdır.
Çünkü hayatın içinde size ait olan özgün olmak kaydı ile yargılarınız, düşüncelerinizdir. Geri kalan ne varsa sizi bundan uzaklaştırma ile görevlidir. Özellikle modernleşme sonrası bu maalesef çok güçlü vaziyette cereyan etmiştir. Etrafımız bizi bu zenginlikten mahrum edecek zindanlar ile çevrelenmiştir.
Bu zindanları Üstad Ali Şeriati “insanın Dört Zindanı” eserinde şu şekilde sıralamıştır;
• Historizm (Tarihselcilik)
• Sosyolojizm ( Toplumsalcılık)
• Biyolojizm ( bilimcilik)
• Ego (nefs)
Bu dört zindan kurtuluşun reçetesini üstad Şeriati; Din ve aşk olarak sunmuştur.
Yaklaşık 50-60 yıl öncesinin teşhisi ve tedavi önerisi olan bu önermenin üzerine ilerleme kaydedilmesini bırakın bence üstüne daha da zindanlar eklenmiş ve tedavi noktasında eklerde gerekir duruma gelmişizdir.
Benim yargımca bugünde var olan zindanlar ise şunlardır;
• Prometheusçuluk ( Teknoloji ile doğaya hükmetmecilik)
• Metamorfoz ( Başkalaşma)
• Sisyphosculuk ( Tarihsel Tekerürcülük)
• Stockholmculuk ( Tecavüzcüsüne aşıkcılık)
Bu vaziyete benimde tedavi önerim Üstad Ali Şeriati’nin de önermesi olan; Praksis,
yani amel, eylem, metafizik ve materyalist manada sonuca odaklı felsefi iradeyi, aksiyonel, inançsal bir yaşam tarzına çevirme. Din ve Aşkı pratikize etmek.
Nebevi, peygamberi metodolojiyi günümüze uyarlayabilen her formül.
Bunun formülize edişini didaktik bir dille anlatan bir şiirim ile yazıya son verelim.
Elimde balta, cani diyorlar.
Oysa İbrahim’in baltası o.
Zihnim derinde, deli diyorlar.
Oysa Hira’nın derinliği o.
Gözümde yaş, karı diyorlar.
Oysa Yakup’un yaşı o.
Arkamda kan, pis diyorlar.
Oysa Yusuf’un kanı o.
Hep bir yanım eksik, yetim diyorlar.
Oysa İsa’nın yetimliği o.
Elinde bir kuru asa, bitik hazin diyorlar.
Oysa Musa’nın asası o.
İsa’dan Muhammed’e yolum vahiy.
Sapkınlar bize sapık diyorlar.
Tek yol bu, hak ve de sahih.
Güya biz kafayı, onlarsa putlarını yiyorlar.