enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3374
EURO
34,8108
ALTIN
2.390,60
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Açık
19°C
Kocaeli
19°C
Açık
Pazartesi Açık
24°C
Salı Az Bulutlu
27°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C
Perşembe Çok Bulutlu
18°C

Operasyon: Milliyetçilik

26.11.2022
A+
A-

18.yüzyıl sonlarında Avrupa da boy atıp gelişen “milliyetçilik” daha sonra başka coğrafyalara da sıçramış, hemen her yerde geniş kitlelerce kabul görmüş bir fikir akımıdır.

Milliyetçiliğin Osmanlı toprakları ile tanışması da gerileme sürecine denk gelmiştir. Hatta Osmanlının gerilemesinde ki en ince stratejik taktik olarak batı tarafından “milliyetçilik” özellikle Osmanlının içine bir virüs olarak enjekte edilmiştir. Ve bu akımla birlikte Osmanlının yıkılma süreci hızlanmıştır. Birçok etnik unsuru bünyesinde barındıran Osmanlı devleti milliyetçilik akımından fazlası ile etkilenmiştir. Emperyalist batı devletlerinin kışkırtmalarıyla ayaklanan etnik unsurlar yüzyıllardır barış içinde yaşadıkları bu topraklarda etnik yapılanmaları birbirleri ile savaşmaya başlatmıştır. Osmanlı coğrafyasında onlarca yeni devlet kurulmuş olmasına rağmen hiçbiri eski huzur ortamına kavuşamamıştır.

Milliyetçiliğin bizde yarattığı travmanın getirisi olarak farklı ve bize çok yabancı bir reaksiyonu da yanında getirdi. Kendini koruma refleksi ile Türkçülük, Osmanlıcılık, ümmetçilik gibi çeşitli şekillerde fikir akımları oluştu. Yıllardır Türk=İslam= Osmanlı olarak idrak edile gelen mükemmel yapı bozulmaya başlandı. Bu kavramların hepsi ayrı, ayrı imiş gibi algılanmaya başlandı. Etle tırnak gibi birbirinden ayrışmayan büyük bir medeniyet yaratan zihniyetin yerini, parçalanmış unsurlardan fayda bekleyen bir zihniyet almıştır. Kendi yarattığı medeniyette etnik yapının üstünlüğü, ayrıcalığı üzerine hiçbir düşünce geliştirmeyen, öylesi söylemlere prim vermeyen bir zihniyet yeni durum karşısında uzun süre afalladı. Bu afallama ve şaşkınlık hali bugün dahi devam etmektedir.

Toplumun çimentosu olan birçok değer geri plana atılarak, etnik üstünlüğe dayalı bir model geliştirilmeye çalışıldı. Türkçülük yeni kurulan devletin resmi ideolojisi haline geldi.

Bir imparatorluk bakiyesi olan Anadolu, birçok etnik unsuru içinde barındıran bir coğrafyada bu özelliğinden dolayı etnik üstünlüğü öne çıkarmaya yönelik yönetim modellerinin maya tutması çok zordur ve tutmamaktadır. Etnik yapının çeşitliliğini bir zenginlik olarak kullanacağımız yerde kavga aracı haline getiriyoruz. Birçok kavmi bir arada barış ve güvenlik içinde yaşata bilen bir modeli bulup yüzyıllarca uygulayan bu millet çatışma toplumu haline gelmiştir. Çanakkale de kurtuluş savaşında omuz omuza savaşıp yüz binlerce şehit ve gazi veren bu millet böylesi bir çatışmayı hak etmemektedir. Bütün bunlarda dış güçlerin mutlaka büyük etkileri vardır. Ama bizimde bu duruma “ teşne” olduğumuz bir gerçektir. Toprak rüzgârın etkisi ile her yere savrulur ama kayalara etkisi çok zordur ve çok uzun zaman alır. Bizim kaya gibi olabilmemizin formülü, yaratığımız medeniyetin içinde mevcuttur. Yapmamız gereken tek şey kendi bulduğumuz formüle, verileri en doğru şekilde yerleştirmek olmalıdır.

Kendiliğinden gelen şeylerin oluşumu ile övünmek ne kadar akıllıcadır? Bir insan ancak yarattığı değerlerle övünmelidir. Etimle, kemiğimle, kanımla övünme hakkım asla olamaz. Bir başka ırk’ın bir insanın da aynı şeylerle övünmesine asla tahammül edemem.

Ben ancak bu milletin bütün unsurları ile meydana getirdiği o büyük medeniyetle övünebilirim. O medeniyetin değerleri ile övünürken, yaptığı yanlışlıkları da rahatlıkla eleştirebilirim, eleştirebilmeliyiz. Gücümüzün yettiği ölçüde o yanlışları temizlemeye üzerine doğruları koymaya çalışmalıyız.

Batı medeniyetinin zirve yaptığı söylendiği bu günlerde, dünyanın hali ortada, sadece kendi insanımız değil, bütün mazlum milletler bu ezici düzenin bir an önce sona ermesini sabırsızlıkla beklemektedirler. İnsanlık; ilim, teknoloji, zenginlik gibi kavramlarda çok, çok ileri gittiği halde mutlu bir hayata ulaşamamıştır. Geleceğe dair böyle bir şeye ulaşacağına ümitlerde hemen, hemen bitmiştir. Dünyanın geleceği üzerine her yerde çeşit, çeşit projeler üretilirken biz hala etnik problemlerle uğraşmamalıyız.

Gücümüz kendi içimizde saklıdır. Bu potansiyelli gücü bir an önce harekete geçirip bütün insanlığın beklentilerine cevap bulmalıyız. Çünkü bu bizim üzerimize farzdır. Çünkü biz Müslüman yani Türk, yani Osmanlıyız.

Rahmetli M.Akif ERSOY’a kulak verelim:

Fırka, milliyet, lisan namıyla daim ayrılık.

En samimi kimseler arasında ciddi acılar.

Enseden arslan kesilmek, cepheden yaltak kedi.

Müslümanlık bizden önce böyle bir zillet görmedi.

Türkiye de ki elitlerin dayattığı sistem, Türk toplumunun gerçeklerine, tarihi birikimine, gelecekle ilgili beklentilerine uygun düşmemektedir. Türk toplumu kendi tanımını kendisi yapmak istemektedir. Bu tanımlamayı yapmaya çalışırken çeşitli zorluklar ve bunalımlar oluşması gayet doğaldır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.