Tüm değer ve kavramların popüler siyasi gündemler ile algı ve anlam kaymasının hızına, haz ve hız çağında yetişemez olduk. Geçen hafta ki yazımızda değindiğimiz Muhafazakârlık ile Dindarlığın(Mütedeyyinlik) aynı anlammış gibi algısına oturtturulması bu işin en bariz örneklerinden. İşin garip tarafı dindar kitle Muhafazakâr siyasetin, Muhafazakâr siyaset ile dindar bir siyaset yaptığı sanısına kendini kaptırmış vaziyette. Bu durum Muhafazakâr siyasetçininde işine gelince anlam hezeyanları alıp başını gidiyor.
Peki, bu bir siyasi operasyon mudur?
Şu bir gerçektir ki bu durum siyasete siyasi operasyondur. Metodolojik büyücülüğü ile fark edilmezliği işin ıskalanmasına müthiş hizmet etmektedir.
Bugün hiçbir şey siyasi olana siyasete ve siyasetçiye olan mücadele, müdahale kadar modern, simülasyonik hal almadı.
Siyasetin etkinliği, yetkinliği hızla eritildi. İşin içinde olanlar şovun ve statünün nesnesi olmaktan öteye geçemez hal aldı. Siyasi kavramlar bile siyasi düşünceden, siyasetten uzak alanların eline geçti. Perde arkası siyaset, sosyolojik, felsefik, teknik direktörlerin eline geçti. Bu esaret bir nimet gibi sunuldu ve pazarlandı. Dedik ya Metodolojik büyücülük…
Sözün özü siyasi olan bir yandan simülasyonik örgütsel- teknik olanın içinde yok olurken, öte yandan, estetik nitelendirme, toplumsal tüm algılar radikal kavramsallaştırmalarla siyasi olma özelliğinden koparıldı. Radikal kavramsallaştırmanın zamanla radikal kötülüğe gittiği bir zeminde, felsefi, devrimci, anarşist dogmalar meşru müdahale gibi görünmeye başlar.
Böylesi bir görünümünde totaliter geleneğin diktatörüyel eylemleri kendini göstermez ise her şey hiçbir şeyleşir. Bilim disiplinsiz yapılamaz iken kendini disiplinsiz açıklayamaz iken siyasete müdahale de stratejik olarak demokrasi, özgürlük yanılsaması ile yapmaya kalkışması dinsel, tinsel bir ahlakı olmamasından olsa gerek…