enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
19°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Çok Bulutlu
20°C

Normal Yoldan Başaramayacağız….

13.01.2021
A+
A-

Her işin bir yol ve yordamı vardır. Siyaset için de durum aynıdır. Oyunun kuralı bellidir ve oyuncular bu kuralları bilerek sahaya iner ve maçı başlatırlar.

 

Kurallar mutlak değildir ve ihtiyaç duyuldukça değişime gidilebilir. Lakin maç başladıktan sonra kuralların değişimi talep edilemez. Edilse de kimse ciddiye almaz.

 

Kuralların değişiminin yolu da bellidir. Kimsenin aklından bir darbe olsa da bu futbolun kuralları istediğimiz hale getirilsin diye gelmez. Yine kimse kendi başına veya birlikte iş tutulacaklarla bu kuralları değiştirebileceğini aklından geçirmez.

 

Ama illa da evcilik oynayacaksan veya bir grup arkadaşınla maç yapacaksan kuralları kendi aranızda belirleyebilirsiniz.

 

Siyasette de durum aynıdır. Hele demokrasiler kuralların net olduğu, bütün süreçlerin şeffaf yürütüldüğü veya öyle olduğu iddia edilen bir sistemdir. Bir demokraside siyasilerin ne şekilde hareket edebileceği, iktidarın nasıl el değiştireceği bellidir.

 

Fakat demokrasi dendiği zaman iktidarların illa değişeceği anlamına gelmeyebilir. En azından kısa ve orta vadede aynı siyasi partinin iktidarda kaldığı farklı demokrasilerde görülebiliyor.

 

Almanya’da Kohl, Schröder ve Merkel’in durumu da böyledir. Mesela Kohl tam 16 yıl Şansölyelik yapmıştır. Dört dönem iktidarda kalmıştır.Dört dönem iktidara gelmeyi başarabilmiş olduğu için, bu liderlere muhalifleri tehditler yağdırmamışlardır veya 5-6 dönem üst üste iktidara gelselerdi de muhalefetin kendine kızmaktan başka bir sözü olmazdı.

 

O övgüyle bakıp talimat aldıkları Batı’da mesela Almanya’da seçim kaybeden bir liderin bırakın iktidarı tehdit etmesini, koltuğunu koruması bile mümkün olamıyor. Onurlu bir tutumla hemen istifa ediyorlar.

 

Bizde ise siyaset ömürlük görüldüğü ve koltuk bireyselleştirildiği için istifa ile karşılaşılmıyor. En fazla bir gaz almaya dönük kısa vadeli adımlar görülebilmiştir. Ben istifa ettim ama partim bensiz yapamadı deyip geri döndüler. Tam bir hülle evliliği misali.

 

Her seçim yenilip yerini koruyabilen, utanmadan partideki gücünü pekiştiren liderler siyasette zehir işlevi görüyorlar. Bir kısım muhalif liderin iktidar gibi bir derdinin olduğunu da düşünmüyorum. Hatta kendisini iktidara layık görmeyen liderler de mevcut.

 

Bir partinin lideri eğer kendisini seçimlerde aday olmaya layık görmüyorsa, neden partinin başında kalmaya devam eder. Benimle olmaz başka aday olsun, onunla şansımız artar diye düşünen liderin koltuğunu bırakması gerekmez mi? O ki sen bu işe layık değilsin git de layık olan veya olabilecek olan birileri kendine alan bulsun.

 

Liderlik vasfı olmayan parti liderleri, parti içinde başarılı olabilme potansiyeli taşıyan siyasileri tek tek devre dışı bırakırlar. Partide etkili olmak için liyakate değil itaat ve liderden daha başarısız olmak gerekmektedir.

 

Seçimin kuralları belli olduğu halde, neden bu tartışmalar bitmiyor? Seçimlere üç yıl varken siyasal iktidarı sorgulamak ve hatta meşruiyetine saldırmak ne demek oluyor?

Burada devreye demokrasi dışı genetik kodlar ve kendileri için mümkün görünmeyen iktidarı elde etmek için her yolu meşru görme anlayışı vardır.

 

Tarihimizde de mevcut olduğu gibi, iktidara gelemeyen kardeş düşmanlarla iş tutarak kendi devletine saldırır ve hatta onun yıkılmasını mevcut iktidarın devamına tercih eder.

 

Türkiye’de her fırsatta darbe iması yapan, idamla tehdit eden bir kafa görüyoruz. Bazen bunu bilinçli bazen de bilinçaltından yaparlar. Fakat beklentilerinin mümkün olmadığını anladıklarında daha da azgınlaşıyorlar.

 

Can Ataklı’nın söyledikleri yani ülke batmadan bu iktidar gitmez, öyleyse ülke batsın düşüncesi, önemli bir kitlenin hastalıklı kafa yapısının yansımasıdır.

 

Onca olumsuz şartlara rağmen siyasal iktidarın halk nezdinde gücünü koruduğu, kendilerinin ise onca tavize rağmen eridiğini gördüklerinde daha da hırçınlaşıyorlar. Öğretmene, memura, basına, çiftçiye, işçiye velhasıl iktidara destek olan herkese her türlü hakareti kendilerine demokratik bir hak olarak görüyorlar.

 

Dayak yiyen çocuğun babasından destek beklemesi ve “babam seni döver veya babam senin babanı döver” demesi gibi bir tutumu muhalefette de görüyoruz. Biz siyasal iktidarı yenemeyeceğiz ama babalarımızın desteği ile bunu başarabiliriz düşüncesi tek ümit kaynakları. Bundan dolayı okyanus ötesinden ve değişik dış güçlerden beklenti içindeler.

 

Muhalefet öyle bir eziklik içinde ki, denize düşmeden yılana sarılmış.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.