enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
19°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Çok Bulutlu
20°C

Atlantik İttifakı, Yeni Oluşumlar, Kiralık/Satılık Milletvekilleri, Yerel Özerklik…

29.08.2020
A+
A-

Siyasetin kurumsallaşmadığı ve birbirini tehdit olarak gören toplumsal yapıların mevcut olduğu ülkelerde demokrasinin doğru işlemesi beklenemez. Hele bir de güçlü bir iktidar mevcut ise, onu devirmeye dönük her türlü entrikanın çevrilmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

 

Bu bağlamda Türkiye’de ortaya çıkan açık ve gizli ittifaklar ve onların oluşmasında belirleyici olan akıl üzerinde biraz durmakta fayda vardır.

 

Normal şartlarda birlikte hareket etmesi mümkün olmayan yapıların ortak hareket ettikleri görülmektedir. Tabi bunu sağlamak için gerekli hazırlıklar yapılmıştı. Bu yapılan girişimlerin arkasında ABD/İsrail/İngiliz aklı ve desteğinin olduğunu öncelikle söylemekte fayda vardır. Bu bağlamda sahaya sürülen en büyük aktör ise FETÖ olmuştur.

 

Deniz Baykal yönetimindeki Atatürkçü bir CHP, yapılmak istenen projenin önünde ciddi bir engeldi. Partinin dönüştürülmesi gerekiyordu. Bu bağlamda yapılan bir Atlantik ötesi/Pensilvanya prodüksiyonu kaset komplosu ile Baykal istifaya zorlandı. Onun yerine kullanışlı olarak görülen Kemal Kılıçdaroğlu getirildi. Kısa sürede parti mezhepçi bir yapıya dönüştü. Parti içinde radikal terör örgütleri ile yakın ilişkileri bilinen kişiler üst noktalara getirildi. En basitinden Sezgin Tanrıkulu ve Eren Erdem gibi isimler partide önemli noktalara gelebildiler. PKK, DHKPC gibi terör örgütleri ile romantik bir dönem başlatılmış oldu.

 

Benzer bir çalışma MHP üzerinde de yapıldı. İstenen sonuç alınamayınca parti ikiye bölünmüş oldu. Bazı oyunlarla milliyetçi kesim bölünmüş oldu. Bir süre sonra gizli kapılar arkasından bu kesimin CHP ve HDP ile birlikte hareket etmeye başladığı görüldü. Dağdaki terörist ile şehirdeki bazı sözde milliyetçiler ortak hareket etmeye başladılar.

 

Saadet Partisinin üzerinde durmayı gerekli görmüyorum. Görüntüde bağımsız hareket etmiş olsa da, uygulamada söz konusu yapılarla birlikte hareket etmekte herhangi bir beis görmemişti.

 

Yapılan onca ABD/İsrail merkezli oyuna rağmen sonuç alınamayınca, yeni adımların atılması zaruri görüldü. Bu bağlamda öncelikle AK Parti içerisinden yeni partilerin çıkarılması ve bu sayede iktidarın el değiştirmesi gerekli görülmekteydi.

 

Bundan yaklaşık iki yıl önce yazdığım bir yazıda, iki parti kurulacağı ve birinin milliyetçi, diğerinin ise liberal çizgide hareket edeceğini ön görmüştüm. Beklendiği gibi de oldu. Yeni kurulan partilerin iktidara gelmek veya iktidardan pay almak gibi bir gayesi söz konusu değil. Bunların tek derdi, AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak.

 

Sormak gerekmez mi, neden iktidar gibi bir ihtimal yokken bu işe kalkıştılar diye? Burada devreye İngiliz Gülü ve Atlantik ötesinin Davudi sesi girmektedir.

 

HDP/PKK çizgisi ile birlikte hareket etmek İyi Parti seçmeninde ciddi bir rahatsızlığa neden olmaktaydı. Bu bağlamda gaz almaya dönük bazı söylem ve eylemler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Yakın zamanda yeni bir ittifak ortaya çıkarsa şaşırmamak lazım: İyi Parti, SP, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve DYP yeni bir blok oluşturabilirler. Bu sayede hem HDP ile işbirliği dolayısıyla gelecek eleştirilerden kurtulmak, hem de CHP kaynaklı seçmenin olumsuz etkisinden kurtulmak mümkün olabilecek. CHP’den kaçan seçmenin yeni oluşuma oy vermesi de mümkün.

 

Burada ortaya giren üst akıl, normal şartlarda olması mümkün olmayan adımların atılmasını sağlıyor. CHP, seçim öncesinde kiralık bir şekilde milletvekillerinden bir bölümünü nasıl İyi Partiye verdiyse, aynı şekilde yeni kurulan partilere de milletvekili verebileceğini açıkladı. Bunu demokrasi için yaptığı gibi bir yalanın arkasına sığınarak gerçekleştirdi. Burada ciddi sıkıntılar mevcuttur. Eğer mesele demokrasi ise, bu milletvekillerinin zorla bir başka partiye gönderilmesi kabul edilebilr mi? Seçmenin iradesine bir saygısızlık, hatta ihanet mevcut değil mi?

 

Hadi diyelim Gaye demokrasi, o zaman neden DSP’ye milletvekili transferi yapılmıyor? Yıkım ekibinin eskiden gelen alışkanlıklardan kurtulamadığı ve demokrasiye zarar verdiği söylenebilir.

 

İnsan kendi kendine sormuyor değil, parti kursam kiralık/satılık milletvekilleri bana da gönderirler mi diye?

 

Milletvekilleri ne kiralık ne de satılık olmalı. Bu durumda söz konusu olan milletin vekilliği değil, köleliktir.

 

Avrupa Birliği sürecinde gündeme gelen Yerel Özerklik Şartının ülkenin bölünmesine giden yolu açacağı çok açık olduğu halde, Kılıçdaroğlu’nun buna destek sunmasını nasıl okumak gerekir?

 

Yerel yönetimler özerkleştiği zaman, ortaya çıkan meclisler bağımsızlık kararı alırlarsa ne yapılabilir? Bu yaklaşımın PKK’ya hizmetten öte bir anlamı olabilir mi?

 

Gerçi son zamanlarda başta İBB olmak üzere CHP’li bazı belediyelerin özerklik söylem ve eylemleri bu bağlamda dikkat çekmektedir. Merkezi yönetimi yok sayan ve bazen masum gibi görünen bu adımların, aslında PKK’nın hayal ettiği yapılanmaya dönük bir tarafı olduğunu da unutmamak gerekir.

 

PKK ile iş tutan bazı belediyelere kayyum atanmasına tepki gösterilmesini de anlamakta zorlanıyorum. Hangi devlet kamu imkânlarıyla terör eylemleri yapılmasına ve terörün finanse edilmesine göz yumabilir ki?

 

Onca belge ve bilgiye rağmen kayyum atanmasına karşı çıkmanın anlaşılır bir tarafı yoktur. Sandıkla gelen sandıkla gider anlayışı temel bir ilke olmakla birlikte, seçilmişlere suç işleme hakkını vermez. Kanun dışına çıkanlar, kanun çerçevesinde görevden uzaklaştırılabilirler.

 

CHP’nin çıkıp DHKPC veya PKK bağlantılı kişileri aklamaya çalışması da anlaşılabilir değil.

 

Herkes aklını başına alsın. Bu devlet ayak oyunları ile alt edilemeyecek bir tarihi birikime ve güce sahiptir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.