enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3374
EURO
34,8108
ALTIN
2.390,60
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Pazar Açık
19°C
Pazartesi Açık
24°C
Salı Açık
27°C
Çarşamba Az Bulutlu
22°C

EL TURCO

18.11.2022
A+
A-

Geçen hafta ki yazımızda Osmanlı Topraklarından Güney Amerika’ya yapılan göçlerden bahsetmiştik. Göçlerin nedenlerini ve göç yollarını halkın ve bölgenin aydınları diye adlandırılan kişilerin göçmenlere bakışlarını yazmıştık. Bu yazımızda göçlerin hangi ülkelere yapıldığı ve göçmenlerin sonunun ne olduğu konusunu ele alacağız.

BREZİLYA

Brezilya bağımsızlığını aldıktan sonra tarıma yönelmiş, kahve yetiştirme işinde çalışacak çok sayıda işçiye ihtiyaç duymuştur. Bu nedenle de dışardan işçi almıştır. Bu işçilerden pasaport da istemediğinden dolayı yoğun bir göç almıştır.

1850 yılında Rio de Jenario kentine uğrayan bir Osmanlı savaş gemisi burada çok sayıda Müslümanla karşılaşmıştır.   Çok sayıda Müslüman olmasına rağmen, okulları ve camileri yoktur. Gemi Kaptanından, Geminin imamı ABDURRAHMAN EFENDİYİ kendilerine imamlık yapması için Brezilya da bırakması talebinde bulunmuşlardır. Kaptan da talebi uygun bulmuş.  Bir süre sonra, İmam Abdurrahman Efendi İstanbul a gelip Brezilyalı Müslümanların durumlarının düzeltilmesi için yardım istese de, O günki devletin içinde bulunduğu durum nedeniyle fazla bir yardım alamamıştır.

Kaynaklara göre, 1871 Nüfus sayımında Brezilya da ilk Osmanlılara rastlanmıştır. 1898’ yılında otuz- kırk bin kişi Brezilya da yaşamaktadır. Bunlar Suriyeli ve Lübnanlıdır.  Brezilyalılar Osmanlı göçmenlerini Türk Arapları olarak adlandırmışlardır.

Osmanlı topraklarından Brezilya’ya giden göçmenlerin yüzde on beşi Müslüman, diğerleri Çeşitli Hristiyan mezheplerinden ve Yahudilerdendir.

Brezilya ya göç eden Osmanlılar hangi ırk ve dinden olurlarsa olsunlar “Turcos” diye adlandırılırlar.  Göçmenler genellikle tarlalarda çalışmakta ve seyyar satıcılık yapmaktadırlar.

Veresiye satış sisteminin ilk defa bu ülkelere Osmanlı’dan giden göçmenler götürmüştür.

MEKSİKAYA GÖÇ

Meksika da yoğun göç alan ülkelerden biridir. Buraya gelen “Turcos” göçmenler genellikle safarat Yahudileri, Araplar ve Ermenilerden oluşmaktadır. Buradan ABD’ ye geçiş de kolaydır.

Osmanlı arşivlerinde yer alan 1876’ tarihli bir belgede Meksika da ki Türk Göçmenler hakkında bilgi verilmektedir.Meksika’ya giden Muhacirler genellikle seyyar satıcılardır ve Suriyelidirler.

Osmanlı pasaportuyla Meksika’ya giden göçmen sayısı 20.yy’ın başında 100 bin kişi olduğu bazı kaynaklarda yer almıştır.

Bu göçmenler sayesinde Meksika Bohcacılıkla tanışmıştır.

ARJANTİNE GÖÇ

1880’li yıllar da Arjantin topraklarına göçü teşvik eder, bunun üzerine Avrupa ve Osmanlı topraklarından özellikle Orta Doğu’dan büyük oranda göç akımı başlar.   1880’li yılların sonu ve 1. Dünya savaşının başladığı yıllarında 2.500.000 kişi Arjantin’e göç etmiştir. Bunların yüzde 3ü Osmanlı vatandaşıdır.

Arjantin anayasasında:  “Yabancılar, ülke sınırları içerisinde Arjantin vatandaşlarının sahip oldukları tüm kişisel haklardan yararlanırlar, ticaretlerini ve mesleklerini icra edebilirler, gayrimenkul sahibi olabilirler,  bunları satın alabilirler ve satabilirler… İbadetlerini serbestçe yerine getirebilirler, yasalara uygun olarak evlenebilir.” Denilmektedir.

Arjantin ülkesinde yaşayan insanların dinlerine göre kayıtlarını tutmakta hassas davranmıştır. Buna göre kişilerin dinine cemaat’ine göre sosyal ve ekonomik haklar hakkında izin verilmiştir.

Osmanlıdan Arjantin’e göç edenlerin çoğunluğu ziraatçı ve gündelikçidir. 1. Dünya savaşının başladığı 1914’ yılında, bazı kaynaklara göre;  Suriye ve Lübnan’dan Arjantin’e 130 bin ‘in üzerinde kişi göç etmiştir.
Ülkede, o yıllar da ticaret güvene dayalıdır. Bazı Avrupalı ve Asyalı göçmenler bu güveni istismar etmişlerdir. Yerli tüccarlardan aldıkları malları değerinin altında satıp ülkelerine dönmüşlerdir.  Mal aldıkları yerli tüccarlara borçlarını ödemeyerek yerli tüccarı de zarara uğratmışlardır.

ŞİLİ’YE YAPILAN GÖÇ

Diğer ülkelerin aksine Şili’ye Ortadoğu’dan göç edenlerin çoğu Müslümandır ve Arap’tır.

1.dünya savaşı sonrası Şili’ye Filistin topraklarından çok sayıda Arap göç etmiştir.  Arapların dışında Yahudi ve Ermeni Osmanlıları da vardır.

Filistin’den sonra en çok Filistinlinin yaşadığı ülke Şiilidir. Bu ülke de 400 bin ’in üzerinde Filistinli bulunmaktadır.  Şili de kurdukları futbol takımının adı Palestino Filistin hareketine destek vermiştir. Renkleri Filistin bayrağının rengindedir. Armaları Filistin Bayrağıdır.

GÖÇMENLERİN AKIBETİ

İlk yıllarda giden göçmenler kimliklerini korumuşsa da,  ikinci kuşak bunu başaramamıştır. İkinci kuşak da artık Osmanlı devleti diye bir devlet yoktur ve birçok yer devletten ayrılmış ayrı devletler kurulmuştur. Bu göçlerden oralara kadar gidenler köklerinden kopmuştur.  Bu ülkelere göç eden ve “Turco” diye adlandırılan kişiler devlet başkanlıklarına kadar yükselmişler ve ülkenin saygın tüccarlarından olmuşlardır.

Osmanlı Devleti, göç eden vatandaşlarının yollarda kandırılmaması, dolandırılmamaları için Arpça, Türkçe, Fransızca broşürler basmış ve dağıtmıştır. Fakat bu uyarılar da göçmenlerin kötü niyetli kişilerin ellerine düşmelerini engelleyememiştir. Bir süre sonra bu göçler çeşitli nedenlerle yasaklanmıştır. Fakat önlenebilmiş değildir.

Suriye Valisi tarafından: “ Suriye ve Lübnan ahalisinin Amerika ve diğer yabancı ülkelere gitmek için her fırsatta kaçtığı,  her tedbire rağmen kaçışın ancak bir dereceye kadar önlene bildiği” 1910 yılında İçişleri Bakanlığına bildirilmiştir.

Sultan Abdülhamit döneminde göçmenlerin olduğu bölgelere camiler, okullar yapılmış fakat yeterli değildir. Abdülhamit döneminde Konsolosluklar kurulmuş bu ülkelerde.

Bu insanlar, zamanla oradaki yaptığı evlilikler neticesinde kendilerini koruyamamışlar ve asimile olup asıllarını unutmuşlardır.  Müslümanlar da Müslümanlıklarını yitirmişlerdir.

Sultan Abdülhamid’den sonra ilk defa 2010’lu yıllardan sonra, Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı. TİKA, bugün pek çoğu kimliklerinden habersiz ya da kimliklerine ilgisiz El Turco’ların izini belirginleştirme çalışmaları yapmaktadır. Bu konuyla ilgili TRT’de de bir belgesel yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.