enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3409
EURO
34,8363
ALTIN
2.402,79
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Açık
19°C
Kocaeli
19°C
Açık
Pazartesi Açık
24°C
Salı Az Bulutlu
27°C
Çarşamba Çok Bulutlu
20°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C

Resmi Tarih Yazımı: Uydurulmuş Tarih

27.01.2021
A+
A-

Tarih nedir diye sorulacak olsa hemen herkes geçmişte yaşanmış olanlar ve onların aktarımıdır diye cevaplanır. Lakin gerçekten tarih geçmişte yaşanmış olaylar mıdır? Tarih kitapları bize geçmişin aktarımı amacını mı güderler?

 

Tarih bütün ideolojilerin ihtiyaç duyduğu bir meşrulaştırma aracıdır. Tarih daha ziyade modern dönemde ortaya çıkan bir olgudur. Eski dönemlere doğru gidildikçe menkıbeler veya efsaneler şeklinde bir geçmiş aktarımı olduğu görülecektir.

 

Bugünkü anlamda tarih anlatımı modern dönemlere ait bir olgudur. Modern ulus devletler ortaya çıkış süreçlerinde tarih dersinin ne kadar önemli olduğunu fark ettiler. Kurulmuş olan devletler üzerinde çok sayıda farklı dil ve kökenden insan yaşamaktaydı. Bu insanları kaynaştırmak ve tek bir ulusa dönüştürmek için tarih yazıcılığı ve dersine ihtiyaç duyulmuştur.

 

Var olan devletler kendi varlıklarını meşrulaştırmak ve kendi milletlerini inşa etmek için tarihten faydalandılar. Dolayısıyla tarih yazıcılığının ve doğal olarak tarih derslerinin gayesi hiçbir zaman geçmişte olan gerçekleri aktarmak olmamıştır.

 

Aynı olayın farklı tarih yazıcılıkları tarafından değişik şekillerde aktarıldığını görürüz. Bunun nedeni, farklı devletlerin tarihi kendi ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yazmalarıdır.

 

Milletlerin tamamına yakını son üç yüz yıl içerisinde inşa edilmişlerdir. Bugünkü anlamda ulus olgusu ile tarihte karşılaşmak mümkün değildir. Fakat tarih kitaplarında binlerce yıllık devamlılık içerisinde ve milli bilince sahip ulus anlatıları çok fazladır.

 

Tarih düne ait olmaktan ziyade bugünündür. Bugünün ihtiyaç ve beklentilerine göre kurgulanmış ve yazılmıştır. Ulus devletler kendi tahayyüllerindeki toplumu inşa etmek için tarihe başvururlar. Bugünü ve yarını dünden faydalanarak inşa ederler.

 

Resmi tarih yazımlarının tamamı birer kurgudan başka bir şey değildir. Bunu Türkiye’deki bazı tarih yazıcılıklarından bahsederek açıklamakta fayda vardır.

 

Mesela Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, yeni bir devlet ve yeni bir tarih inşa edilme yoluna gidilmiştir. En hızlı çalışmaların yapıldığı alanlardan biri de tarih araştırmaları ve yazıcılığıydı.

 

Kemalist tarih yazıcılığı laik bir ilkeyi temel aldığı için, Osmanlı geçmişini yok saymak durumunda kalmıştır. İslam sonrası Türk tarihini ve onun meşrulaştırma araçlarını yok saymıştır. Anadolu’daki Müslüman Türk tarihini inkâr eden bir anlayışın kendine yeni atalar bulması gerekiyordu. Bu nedenle Sümerler ve Etilerin Türk olduklarını iddia ettiler. Böylece çok eski ve insanlığa çok şey katmış bir medeniyetin devamı olunduğu ortaya konmuş ve Anadolu’daki Türk varlığı meşrulaştırılmış oldu. Laik değerler ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Gerçi bunların laiklikten anladığı, İslam’a karşı olmaktan başka bir şey de değildi.

 

Mustafa Kemal Paşa sonrası dönemde ise yani özellikle 1940 sonrası danemde Kemalist tarih yazıcılığının dışında bir anlayışın hakim olduğunu görüyoruz. Bu yaklaşım tarzı Anadolu Türklüğünü binlerce yıllık farklı medeniyetlerin kalıntılarının toplamı olduğunu dillendiriyordu. Antik Yunan hayranlığı taşıyan Hümanist dönem tarih anlayışı Türk ve İslam kelimelerine karşı çok olumsuz yaklaşmıştır. Bugün birileri çıkıp “zulüm 1453’te Başladı” diye haykırıyor ya, işte bunlar Hümanist tarih yazıcılığının makbul vatandaşlarıdır. Bu dönemde Batı klasikleri ve Antik Yunan ve Bizans anlatıları ön plana çıkmış fakat İslam’dan nefret edilmiştir.

 

Türk İslam Sentezi tarih yazıcılığı ise hem Kemalist hem de Hümanist tarih yazıcılığına karşı çıkarak yeni bir toplum tasavvuru ortaya koymuşlardır. Bu yeni toplumu iki temel değer üzerinden inşa etmek istemişlerdir: İslam ve Türk.

 

Böyle bir tarih anlayışı hem binlerce yıllık Türk tarihine hem de İslami döneme sahip çıkmıştır. Türklük ve İslam’ın birbiri ile muazzam bir uyum içinde olduğu hatta ruh ve beden boyutunda bir uyuma sahip oldukları aktarılmıştır.

 

Toplumsal hayatta İslami değerlerin ön plana çıkarılması için mücadele edilmiştir. Tarih yazımında da İslam önemli bir yer bulmuştur.

 

Türk İslam Sentezi ile ilgili yazılan kitaplarda çok büyük bir bölümün tarih anlatımını kapsaması, tarihin nasıl bir işlev gördüğünü ortaya koyması açısından önemlidir.

 

Bu durum sadece Türkiye’de değil bütün ulus devletlerde böyledir. Tarihi okumalar yaparken bu durumu da dikkate almakta fayda vardır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.