1- “…Bizans İmparatoru Malazgirt yöresine geldi. Bunun üzerine Sultan Alp Arslan da Malazgirt önlerine gelerek su kenarına (Murat Çayı kenarı) kondu. İkisi arasında yazışma cereyan etti. İbnü’l Mahleban Sultanın elçisi olarak Bizans İmparatoruna gitti. İmparator ona memleketi hakkında sorular sordu:
İmparator : İsfahan mı yoksa Hamedan mı iyidir?
Elçi : İsfahan
İmparator: : Hamedan’ın şiddetli soğuğu olduğu bana söylendi
Elçi : Evet öyledir
İmparator : Biz İsfahan’da kışlarız, binitlerimiz de Hamedan’da.
Elçi : Binitler gerçekten Hamedan’da kışlayacak, fakat seni bilemem…”
İbnü’l Ezrak, Tarih-i Meyyafarikin ve Amid, s.189-190
2- “ … Sultan düşmanın üzerine atılmadan önce : “Dönmek isteyen dönsün, burada Tanrı’dan başka hükmeden bir sultan yoktur.” dedi. Okunu ve yayını atıp kılıcını eline aldı ve atının kuyruğunu bizzat eliyle bağladı.
İki taraf kuvvetleri karşılaştıklarında Bizanslıların ordusunun çevresini hendek ile çevirdikleri görüldü. Bunun üzerine Sultan : “ Vallahi onlar yenileceklerdir. Çünkü sayılarının çok olmasına rağmen hendek kazmaları onların korkaklıklarını gösterir.” dedi…”
Ahbarü’d-devleti’s-Selçukiye, s.46-53
3- “ … Savaş kazanılıp Sultan ordugahına döndüğünde, Hadım Gevherayin (Alp Arslan – Melikşah ve Berkyaruk döneminin önemli komutanlarından biri) : “Ey Sultan, memluklerimden biri Bizans İmparatorunu esir aldığını söylüyor. Bu memlukü Nizamü’l-Mülk askeri teftiş ederken gördüğünde küçümsemiş ve saf dışı edilmesini emretmişti. Fakat ricada bulunulması üzerine istemeyerek yerinde kalmasına müsaade etmiş ve alaylı bir şekilde “Ola ki Bizans İmparatorunu tutsak alıp bize getire” demişti. Ulu Tanrı Bizans İmparatorunun tutsaklığını bu memlukün eliyle nasip etmiş…”
İbnü’l Cevzi, Kitabü’l-muntazam ve Mültakatü’l-muntazam fi Ahbari’l-mülük ve’l-ümem, VIII, s.260-265