MODERN FELSEFE’NİN ÇATIŞTIKLARI- ÇATIŞTIRDIKLARI
(DİN-BİLİM)
Din -bilim çatışması ya da bilim-din çatışması mantığı daha çok bilim olmayan felsefe üzerinden yapılmaktadır. Buradan anlaşılmalıdır ki asıl ne bilim ne din çatışma halinde değildir. Asıl olan felsefe din ve bilim ile çatışma halindedir.
Bunun bizatihi felsefi kaynaklar çok yerde ifade etmektedir. Lakin yazıyı uzatmama maksatlı tek bir temel addedilen kaynaktan örnekler vererek yazımı sonlandıracağım.
Şunu altını çizmek gerekir ki kast ettiğimiz felsefe modern, pozitivist, materyalist diyalektiğe odaklı güncel 18. yüzyıl ve sonrası hâkim ateizm, deizm, agnostisizm odaklı felsefi anlayıştır.
Bu anlayış sosyal varlık oluşumunu yok sayarak sosyal bilinç oluşturma sapmasını bir gelişim, düşünüm olarak sunar hatta dayatır. Ahlaki idealizmi yok sayarak yerine felsefi idealizmi koyar. Kendisi hariçlerini ötekiler ve yok sayar, cahillikle itham eder. Bilim kilisesinin papazı olduğu sanrısını yaşar, güya bilime tapar ama tüm bilimselliği kendi disiplini içine haps eder, hatta onun üstünde görür.
İşte kaynağı ile örnekler;
• “Felsefe tabiatı açıklamadır. Bilimlerin uzantısıdır ( Felsefenin Başlangıç ilkeleri-Georges Politzer-sf.21)”
Bir yanda tabiatı açıklayan tek kaynak olarak gösterme bir yanda bilimin uzantısı olarak görme.
• “İlk insanlar bilgisizdi. Bilgisizlik bu insanları tabiatüstü güçlere inanmaya zorladı böylelikle Din’ler ortaya çıktı. Din’lerin yaptığı her açıklama bilime aykırıdır. Bilgi ilerledikçe Din geri kaldı bilim dini inkâr etti.” ( Felsefenin Başlangıç ilkeleri-Georges Politzer– sf-22)”
İlk insanların bilgisizliğine karar verecek merci olarak felsefe kendisini görüyor. Bununla da yetinmiyor bilim adına bilimin temsilcisi miymiş gibi Din’in bilime aykırılığına karar veriyor. Bilimin dini inkâr ettiğini iddia bile etmiyor direk itham ediyor ki böyle bir şey bilimsel olarak özellikle de alanım olan Sosyoloji yani Toplum Bilimi açısından saçmalığın daniskası. Bu tamamen Bilimi din yapma gayreti işgüzarlığı. Bu açıdan bakıldığında felsefenin genel olarak bilim de çatıştığı ve büyük bir sorunu olduğu ortaya çıkıyor. Bir nevi hem din hem bilim oluyor.
• “Tanrı fikri, evreni yaratan bir sırf akıl fikri, anlamdan yoksundur. Çünkü mekanın ve zamanın dışında bir tanrı var olması imkansızdır. ( Felsefenin Başlangıç ilkeleri-Georges Politzer– sf-79)
• Zamanın dışında var olan ve hiçbir an var olmayan, mekan dışında içinde olmayan bir tanrıya inanmak her türlü bilimselliği ret olup idealistliktir. Hiçten çıkışı bilim asla kabul edemez. Bilim ve iman mutlak olarak birbirinin karşıtıdır.
( Felsefenin Başlangıç ilkeleri-Georges Politzer– sf-79)
Bir çok modern bilim psikoloji, Sosyoloji gibi dinin varlığı konusunda ve ilk felsefenin yapıldığı dönemlerde Filozoflar (felsefe) Tanrı ve Din realitesini, gerek ideal gerekse reel yada bilimsel hiçbir şekilde böyle bir red girişimleri olmamıştır. Modern felsefenin kendisini bilimin sahibi zannederek ve üstü ilan ederek tabiri caizse bilim Din’in Tanrısı görerek bu hadsizliğe sade akılcıl, hermeneutik bir yaklaşımla keskin inanç ile karar vermektedir.
Kitapta bu tip örnekler çok, uzar da uzar. Yani sözün özü;
Bilim-Din ya da Din- Bilim çatışması saçmalığı modern Felsefenin zokasıdır, yutmayın.
Ahlak merkezli İmanlı zekâların, akılların fikirlerin mistikleşmesi bu küstah alana zemin hazırlamaktadır. Fikren silahlanma olmaz ise kaybedeceğiz çok şey var haberimiz olsun…