enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,2570
EURO
34,8086
ALTIN
2.410,20
BIST
10.279,36
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Açık
24°C
Kocaeli
24°C
Açık
Salı Parçalı Bulutlu
27°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C
Perşembe Çok Bulutlu
18°C
Cuma Hafif Yağmurlu
15°C

Misak-i Millî sınırları önemlidir ama…

19.12.2020
A+
A-

” MİSAKI MİLLİ SINIRLARI ÖNEMLİ SINIRLARDIR, ANCAK BU SINIRLAR BÜYÜMEDİKLERİ TAKDİRDE ER GEÇ KÜÇÜLECEKTİR”

 

Başlıktaki bu söz Merhum Turgut Özal’a aittir ve çok önemli bir sözdür.

Cumhuriyetin 69. yıldönümü nedeniyle Ankara’da bir toplantı yapılmıştı. Bu toplantı, Rusya dağıldıktan sonra bağımsız olan Türk Cumhuriyetleri ( Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan) ‘nin bir araya geldiği toplantıydı.

Toplantıyı tertipleyen Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’dı. Sovyetler Birliği’nin dağılması bütün dünyayı ilgilendiren bir olaydı. Fakat Özal’ı pek fazla ilgilendirmişti bu olay. Birlikten ayrılan cumhuriyetlerin tek başına kalamayacaklarını, tekrar bir araya gelmek durumunda olduklarını biliyordu. Ya tekrar Rusya’nın kontrolüne girecekler ya da Rusya’dan korunmak için ABD’nin hegemonyasına gireceklerdi. Özal’ın en büyük arzusu, Türk Cumhuriyetlerinin Rusya ile tekrar bir araya gelmelerine mani olmak, Türkiye ile bir araya gelmelerini sağlamaktı. “Türk Birliği” oluşturmayı çok arzulamaktaydı. Orta Asya Cumhuriyetlerinin idarecileri Özal’a fevkalade yakındılar ve ona çok güveniyorlardı. Ama aynı şey Başbakan Demirel için söylenemezdi. Bu cumhuriyetler bağımsız olduktan sonra büyük bir arayış içerisine girmişlerdi. Özal’ın gayesi, yıllarca Türk ve İslam düşmanlığı körüklenerek yetişen bu liderleri ürkütmeden yeni bir Türkistan kurmaktı. Ancak zirve başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Zamanın iktidarı olaya pek sıcak bakmamış, Başbakan Demirel’in tutumu dışişlerini de etkilemişti. Dışişleri Bakanlığı da Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bocalamıştır.

Zirve Özal’ın öncülüğünde, onun şahsı gayretleriyle gerçekleşmişti. Demirel ve ortağı da bu zirveye o günün şartları gereği itiraz edememişlerdi. Neticede Erdal İnönü, Misakı Milli sınırlarını koruyamayan bir anlaşmayı imzalayan paşanın oğluydu ve Kültür Bakanı bu cumhuriyetlere, Nazım Hikmetin kitaplarını göndererek destek olduklarını söyleyecekti. Diğeri de ABD’nin dümen suyunda olan bir liderdi. Sayın İnönü bir siyasetçiden çok, bir bilim adamı gibi davranıyordu. Zaten siyasete de istemeye istemeye girmişti. Demirel bu işin riskini biliyordu ve bu riske girip huzurunu bozmak istemiyordu. Özal’ın karşısında bir de güçlü bir İslamcı muhalefet olduğunu da unutmayalım. Yani, Özal yalnızları oynuyordu. Merhum Menderes’in ifadesi ile “Altı da yoktu, üstü de yoktu”…

Özal’ın, Ortadoğu politikası da Demirel’i ürkütüyordu. Bu coğrafya çok zorlu bir satranç alanıydı. Demirel iç politikadaki başarısı kadar dış politikada da başarısız bir oyuncuydu. İktidar “Yurtta sulh, cihanda sulh” politikasına sıkı sıkıya bağlı olduğunu söylüyor, başka bir şey söylemiyordu. Yurtta sulhu sağlayamayan hükümet, cihanla da pek ilgilenmeyerek sulhu sağlamıştı. Dünya’nın renkli televizyonların bile ilerisine geçip internet çağına girdiği bir dönemde, Sayın Başbakan siyah beyaz televizyonların tüp fabrikasının temelini atıyordu, gerisini varın siz düşünün. İşte cihanda sulh budur diyebiliriz. Siz istediğiniz kadar siyah beyaz televizyon yapın size kimse bir şey demez, hatta sizi desteklerler. Kendi ülkelerindekileri söker size satarlar, bir kısmını da törenler düzenleyerek bağış yaparlar.

Türk Cumhuriyetlerinin liderleri hükümet ve Cumhurbaşkanı arasındaki bu uyuşmazlığı sezmişler ve tedirgin olmuştular. Özal’ın karizması ve gayreti karşısında hiç de ona yardımcı olacak gibi görünmeyen vizyon sahibi olmayan vurdumduymaz, dünyadaki gelişmelere sağır bir Başbakan vardı.
Özal bu zirveden bir “Türk Ekonomik Ortak Pazarı” çıkartmayı amaçlıyordu. Rusya da, eski sömürgesi olan ülkelerin liderlerine böyle bir pazarın tek merkezli olarak kurulmasının sıkıntıları olacağını ifade ediyordu. Rusya bu girişime sıcak bakmadığını ifade ederek, Türk Cumhuriyetlerine bu işin sonrasını da düşünün diyerek aba altından sopa gösteriyordu. Eski acımasız patronun bu sözleri henüz bağımsız olduklarına inanamayan liderler için bir tehditti ve ürkütücü bir sözdü.

Zirve, Demirel’in tutumu yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Sayın Başbakan’ın tutumu sayesinde zirvenin en başarılı kişisi, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi olmuştu. Çernişev’e içerdeki iktidar yanlısı basın da destek vermişti ve Çernişev Türk Cumhuriyetlerinin başkanlarını Rusya adına olumlu, Türkiye adına olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Neticede; Türk Cumhuriyetlerinin başkanları, karşılarında sağlam yere basan ve güvenebilecekleri bir ağabey olarak gördükleri bir Türkiye bulamamıştılar. Şayet bulabilseydiler, Rusya’nın tehdit politikasına aldırış etmeyeceklerdi belki de. Ama Özal, o gün Bosna Hersek’teki katliamın kınanmasını sonuç bildirisine koyduramasa da, günümüzü etkileyen çok önemli birkaç kararı bildiriye koydurabilmişti. Neydi bu kararlar?

1-Azerbeycan petrollerinin Türkiye üzerinden Akdeniz’e akıtılması
2-Orta Asya doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya akıtılması
3– Cumhuriyetler arasında gümrük duvarının kaldırılması

Rusya’nın böyle bir anlaşmaya razı olacağını söylemek saf dillik olurdu. Ne yazık ki Rus diplomasisi iki başlı Türk diplomasisine galip gelecek ve Türkiye adına zirveden beklenen netice alınamayacaktır.
Başlıkta ifade edilen Misak-ı Milli sınırlarının savunulması için bugün savunma hattının nerelere kadar genişletilmesi gerektiğinin önemi çok iyi fark edilmektedir. Olayın günümüz açısından yorumunu okuyuculara bırakıyorum.

İstifade edilen kaynak: Özal Yaşasaydı. Yavuz Gökmen Yayınları 1994- Ankara
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.