235 yıl önce düşman kaviydi, sayıları deryalar kadardı, bire bindi. Ama Allah’a söz veren erler vardı, sözlerini yerine getirdiler. 235 yıl bekleyip sonra Allah’a verdiği sözü yerine getiren erler de var.
ŞEYH ŞAMİL bir gün kâtibi Muhammed Tahir’e sorar:
“Dağıstan’da kaç adam yaşar?”
Muhammed Tahir nüfusla ilgili deftere bakıp, “Söyleyim efendim,” der.
“Ben gerçek adamları soruyorum,” diye çıkışır Şamil. “Kâtip, elimde bu konuda bilgi yok efendim,” der.
“Çok yakında olacak, cihat var önümüzde. Saymayı unutma gerçek adamları,” der Şamil.
Kaç adam var İslam dünyası denen dünyada sorsak, ne cevap veririz?
Şamil Kafkasya dağlarında tutundu mu hiç kimse kendisine ulaşamazdı. Ama bir gün bir hain çıkar ve gizli yolu düşmana gösterir. Hizmetine karşılık Rus Komutan bu haine altın verir.
İşte Gazze’de de hainler vardır. Savaş meydanını bırakır kaçarlar, düşmanın safına geçerler. Bu hainlere de çok para verilir, devlet kurma sözü, Kudüs’ü onlara verme sözü verilir. Nili Casusluk örgütünün fahişesi “Sara” Türk subaylarını ağına düşürmüş ve ihanetini Gazze’nin elimizden çıkışıyla taçlandırmıştı.
Dağıstanlı hainin kafasını babası kesip, aldığı altınlarla birlikte kayalardan ırmağa atar. Dağlılar hainin kesik başının ırmağa atıldığı yerden geçerken aşağıya taş atarlarmış. Kuşlar bile buradan uçarken “hain hain” diye çığlık atarlarmış. Mescidi Aksa’nın bahçesindeki hainin mezarına da Filistinliler girip çıkarken tükürürlermiş.
Şamil’e sorarlar: “Söyler misin İmam, küçücük yarı aç, çıplak Dağıstan, yüz yıllar boyunca onca güçlü devlete karşı nasıl direndi? Otuz yıl boyunca dünyanın en güçlü krallarına karşı nasıl savaştın?”
“Göğsünde aşk ve kin ateşi yanıyor olmasaydı Dağıstan bu savaşlardan sağ çıkmazdı” der İmam.
Bir gün Şamil’e derler ki:
– “Şamil, yabancı atlar pınarlarımızdan su içiyor. Yabancılar üfleyip kandilimizi söndürüyor. Kendin mi atlayacaksın atına yoksa biz mi yardım edelim?
– Her şey bir anda silinip gitti gözümden. Yirmi beş yıl gönlümdeki bu ateşi ne rüzgâr, ne ayaz söndüremedi. Köyler alev alev yanıyor, her yer duman içinde kalıyor çarpışmalar toz- duman tüm Kafkaslar tutuşmuş. Ateş budur işte. Şimdi bu ateş Gazze’de yanıyor. Her yer toz-duman, her yer enkazı beşer.
“Saymaya kalktı Kazbek Dağı
Sayamadı düşmanı.”
Evet, sayılmayacak kadar çoktular. Şarkılarda bire karşı yüz oldukları söylenir. Ama “bir kolu kesilen öteki koluyla, kafası kopan vücuduyla çarpışmayı sürdürüyordu” diye anlatırlar Dağıstan’da.
Şamil’e: “Yeter kan döktüğünüz, direnmeniz boşuna. Ne yapacaksınız? Kanadınız var da göğemi uçacaksınız? Tırnaklarınızla toprağımı kazacaksınız?” derler.
İmam Şu Cevabı verir: “Kanadımız kılıcımızdır. Tırnaklarımız hançerlerimizdir.”
Şamil 25 yıl savaştı ve Kafkasya da, dağların, ırmakların adları değişti. Avar nehrinin adı Kara nehir oldu, boğazlar ölüm boğazı adını aldı, dağ yolları Şamil Yolu adını aldı, Şamil dansı diye bir oyun ünlendi ki bu Şamil’in zikir dansıydı. Cennet bahçesi diye anılan Gazze’de bir cehennem çukuru diye anılıyor artık. Cihad dün dağlardaydı, bugün çöllerde, yarını Allah bilir. Ama cihad bitmeyecektir, bunu herkes bilir.
Toprağın Kara Bahr’ına Karışanlar
İmam, Dağıstan’dan da hainler türeyip Ruslara katılınca, yorulduk deyip İmamı terk edenler olup, Dağıstan’da savaşçı kalmayınca, İmam yıllar önce toprağın Kara Bahr’ına karışanları yardıma çağırdı derler.
Yıllar öncenin cihadından ve onun erlerinden, liderinden örnekler verdik. Dün Kafkasya idi, bugün Gazze, yarın neresidir bilinmez. Hainler hiçbir zaman bitmez. Şamil’in dağlarında adamlar sayılacak kadar azalmıştı.
Geri kalanlar çer-çöp olmuştu. Bugün dünyada adamsınız diye bileceğimiz bir avuç Gazze’li dışında kim kalmış ki?
Bir gün asker toplamak için Dağıstan’daki bir köye uğrarlar. İki Dağıstanlı oturmuş kâğıt oynuyormuş.
“Gelenler, çağırın erkeklerinizi gelsin” demişler kâğıt oynayanlara.
“Kâğıtçılar, bizden başka erkek yok köyde” demişler.
“Bu nasıl köydür, erkeksiz köy mü olur? Neredeler?”
“Savaşıyorlar.”
“Ha, şimdi oldu demek ki bu köyde sizden başka herkes erkekmiş.”
Gazze’de de, Dağıstan’da olduğu gibi anneler üç şarkı söylerler:
– İlki, Gazze’li annenin oğlunun beşiği başında söylediği ninnidir.
– İkincisi, Gazze’li annenin oğlunun tabutu başında söylediği ağıttır.
– Üçüncüsü de, bütün geri kalan şarkılardır.
Selam olsun Gazze’li annelere.
Yazıya sığmayan manalar!
Yazıya sığmayan manalar!
Allah cc razı olsun Hocam güzel bir yazı.
Rabbim bizleri adam gibi adamlardan eylesin
Sarsıcı bir yazı…Allah sorumluluğumuzu üstlenebilmeyi nasip eylesin.
Kaleminize yüreğinize sağlık. Rabbim Mücahitleri büyük bir zaferle muzaffer kılsın inşallah…
Selam olsun Gazze’li kardeşlerimize
Maşallah Elinize sağlık kaleminize Sağlık Çok güzel bir yazı teşekkür ederim
İmam Mansur, Hamzat Beg, Gazi Muhammed ve İmam Şamil. Gazi Muhammed ile beraber di. Asla önüne gecmedi. Edepliydi.
Elin , dilin , kalemin var olsun Üstadım…
Muhtesem ! İmanın inancın kuvveti.
Rabbım bu kuvveti bütün zerrelerimize versin
Allah razı olsun Hocam.
Amin amin değerli Hocam