Muhammet Parlak ” Yeni Bir Cevher ”

Toplumsal asabiyet, gerginlik ve had hudut tanımazlık almış başını gidiyor.

Ne kadar menfaat o kadar dostluk, ne kadar köfte o kadar saygı sevgi!..

Yağcılığın, maddi menfaatçılığın ve dalkavukluğun zaten olmayan şerefi iyice yok oldu.

Yüz kızartıcı suçların sıradanlaştığı, örf-adet, gelenek ve göreneklerin ve dahi inanç esaslarının toplum nezdinde giderek önemini yitirdiği, hak ve hukuk tanımazlığının ayyuka çıktığı bir dünyada yaşıyoruz.

Hangi medya organına baksak; uyuşturucu, gasp, kap kaç, hırsızlık, yaralamalar, cinayetler vs.

Dünya dan haberler daha da içler acısı her yer baskı, zülüm, acı ve göz yaşı. En çok etkilenenler her zaman olduğu gibi Müslüman nüfus…

Suç ve suçlu varsa ki, insanoğlunun yaşadığı yerkürede olmama olasılığı yok. O halde insan hak ve özgürlüklerini korumak için yasa koyucu tarafından konulmuş kanunlar kararlı ve adilane uygulanmalıdır.

Haberleri izlerken

Spiker: Polis tarafından yakalanan zanlının suç dosyasının kabarık olduğu ve daha önce 35 suça karıştığı belirlendi haberini verince; bu ne biçim iş, 35 suç dosyası olan bir canavar nasıl oluyor da elini kolunu sallayarak toplum içinde dolaşıyor ve ekranlara yansıyan bu suçu da işliyor derken! Ertesi gün 105 suç dosyası olan bir başka suç makinesi habere konu oldu. Hem de 83 yaşında savunmasız bir insanı öldürme suçlamasıyla gözaltına alınırken…

Bu tip bir durum karşısında yorum yapmak bile insanın ruhunu incitiyor. Ancak teşhis ve tedavi yöntemi bellidir.

Ahlaklı, erdemli, tam milli, ve gerçek anlamda manevi değerlere sahip çıkan yeni bir nesil yetiştirmek gerekiyor.

Bunu öyle yarışmalara hazırlar gibi sınavlara hazırladığımız, Bütün değer yargılarını ayaklar atına alan ve belli belirsiz bir takım hizip ya da grupların hegemonyasına terk etmeye göz yumulan gençlikle başarmak mümkün değil.

Tarihi kökleri sağlam olan toplumsal yapı üzerine inşa olmuş ahlak kuralları, İnanç biçimi ve değer yargılarımızı dışlamayan insan hak ve hürriyetini koruyan: x-y-z hakkı değil, İnsan hakları temelli eşit adil can ve mal güvenliğini sağlamaktan asla taviz içermeyen kanuni düzenlemelerin yapılması ve kayıtsız şartsız uygulanması ile.

Bir insanın topluma kazandırılması evresinde aile, okul ve çevre unsuru asla pas geçilmemeli.

Eğitim yapısını her eğitim bakanı değiştikçe sistem değişikliğine giderek değil; her ailenin çocuğunu okul öncesi sürede ciddi hazırlık yaparak altyapısını kurması ve altyapı sadece madden hayatını kazanacak tıp, hukuk ve mühendislik gibi maddeyi önceleyen mesleklere endeksli değil. Elbette buda önemli. Ancak, unutmamak gerekir ki kuş tek kanatla uçmaz! Yani çocuğun sağ kanadını milli ve manevi sol kanadını da maddi değerlerle sağlamlaştırıp istenen cevheri yakalamak ile.

Yüksek Öğretim Kurumu’nun alfabede harf bırakmayan türlü türlü maddi kaynak üretimine dayalı sınavlar listesi ile değil, global dünyada olduğu gibi üniversitelere giriş sınavını tamamen kaldırmak ve liseyi bitiren bir öğrencinin mezuniyet alanına göre tercih yaparak dilediği bir üniversitede okuyabilmesinin önünü açmak. Çocukların sınav stresi nedeniyle gelişimleri sırasında sosyal aktivite ve yeteneğe dayalı kişisel becerilerini geliştirmelerinin önündeki bu çıkmazdan biran önce kurtarılması gerek.

Tarih eğitimini, sadece Cumhuriyet tarihi dönemine birkaç on yıla sıkıştırarak değil, elbette Cumhuriyet tarihimizi çok önemsiyoruz. Ancak, MÖ. Den beri gelen derin kökleri ve günümüze kadar ki süreciyle yeni nesillere doğru biçimiyle aktarmak . Tarih denince sadece vurdu, kırdı, kazandı, kaybetti olarak değil!.. Tüm sebep, gelişim ve sonuçlarıyla beşikten mezara insanımızı aydınlatmak ile.

Tarihinden, mili ve manevi değerlerinden kopuk, maddeci, hayatı sadece makam mevki ve zenginlikten ibaret sanan bir nesil yerine bilgili aydın bir nesil…

Bu yüzden, onlarca suç işlemiş bireyleri dahi yok etmek yerine topluma yeniden kazandırmanın usul ve yöntemlerini uygulayarak mutlu ve müreffeh bir toplum için altyapı çalışmasını hızlıca geliştirip tamamlamak gerekir.

Daha önce toplumun görecelide olsa takip edip örnek aldığı sanatçılar yerine bugün gelinen nokta yorum size ait.

Sadece birbirlerine sinkaft küfretmedikleri kalan, TV. Programlarındaki bazı bilim adamı (Prof-Dr vs.)unvanlılar, yorumcular, politikacılar ve işi gücü sadece İslam’ı eleştirmek olan namaz kılıp kılmadıkları dahi şüpheli din tüccarlarının yaptıkları tahribat…

Bu tiplerin yerine konularında gerçekten uzmanlaşmış şahsiyetlere fırsat eşitliği ilkesiyle imkan tanınarak toplumu aslına uygun gerçek bilgilerle donatmalarına imkan tanınması lazım.

Hangisini sayım bilmem ki…

Burada kısmen de olsa toplumsal yarayı teşhis etmekle işe başlamak gerektiği inancındayım. Zira doktora ziyaret sebebini söylemezsen tedavi için gerekli müdahaleyi beklemen olağan olmaz…

Yeis (ümitsizlik) yok. Mücadeleye devam. Mücadele edeceğim diye de ucuz kahramanlık peşinde olmak değil mesele. Her kim Allah için insanlık namına toplum yararına elle dahi işaret ederse kesinlikle maddi veya manevi karşılığını bir şekilde bulur…