Gün doğumun da araladığın pencereden esen yelin kuvvetiyle derin bir iç çekişinle ciğerlerine doldurduğun o hanımeli kokusu, dilini bir türlü anlamadığın lakin kulağında hoş bir eda bırakan serçelerin sesi insanın kulaklarına can veriyor.
Gök kubbede asılı duran güneş dünyaya ışıklarını saçıp dalında kuruyan çiçeği sıcaklığına sarıp yeşertiyor lakin kırk kilit vurulan kalplere erişemiyor.
Hızına yetişemediğimiz hergün bir üst modeli ile kendine hayran bırakan teknoloji çağın da sürükleniyoruz. Teknoloji ilerlerken bizim içsel duygularımız neden geriye gidiyordu. Kendimizle de çatışma içerisindeydik. Bugün bakışlar uzak mesafeden atılan oklar gibi derine işliyor. Sevgi, saygı, paylaşmak, dostluk gibi unsurlar anne veya anneannelerimizden bize anlatılan kelime dağarcığı olarak miras olarak bırakıldı.
Paylaşmanın içine çiçek tohumlarının ekilip anlayış ile sulayıp vefa ile beklendiğinde her ağzını açtığında etrafına çiçek kokuları saçıldığını bilmediğimiz için; her şeyi zahirde madde olarak görüp anlık mutluluklar arkasına sığınıp kendimize mal edip içimizdeki manayı zehirlediğimiz den bir haberiz. Açık ceza evi misali betondan evlerin içerisine “görmedim duymadım bilmiyorum” diyerek katılaşmış kalplerimiz ile olan biten her şeye kapılarımızı kapatıyoruz. Giden günlerin adına anı dedik zamanla yarışırcasına biriktiriyoruz. Derunide yerleşmiş olan anıların tozunu alıp karıştırsak; düşünce gemisinin alabora olmuş kaç zihni dinginleştirmek için zamanımızı paylaştık. Baba ocağından ana kucağından memleket havasın dan ayrılmış enginlerine vuslat saatini gizlemiş ve gönül hanesi harabeye dönmüş kaç gönlün enkazını kaldırdık.
Öteler den gelen sese kulaklarımızı kapatmış gibi yaşıyoruz sesin sahibi peygamber efendimiz (S.A.V.) çağlara seslendi ; kim bir Müslüman kardeşinin sıkıntısını giderirse ,Allah da onun kıyamet sıkıntıların dan bir sıkıntısını giderir.
Bizi insan yapan kıymetli değerlerimiz kaybolmaya yüz tuttu. Paylaşmak-bölüşmek hem içsel hem mana duygularımızı hemde toplumu güçlendirip yeşertir. Fersahlar koyduğumuz gönüllere kaç arşın sıcaklıkla ulaşabiliriz. Yunus Emre’nin söylediği gibi: Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.
Sağlıcakla kalınız.