1071’den bugüne Anadolu topraklarını yurt edinmiş Türk milletinin tarih serüveninde bir dönüm noktası olarak 24 Temmuz 2020 günü de kayıtlara geçmiş oldu… Hamdolsun biz de buna tanıklık edenlerden olduk…
Türk milleti ile beraber, kalbi ve aklı bu topraklardan gelecek en ufak bir muştuya hasret dünya Müslümanlarının da duaları ile Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi ibadete açıldı…
Milletlerin tarihini ve doğal yerini bulma çabalarında fikirler ile beraber aynı zamanda en önemli motivasyon kaynaklarıdır irili ufaklı semboller. Hele hele bazıları vardır ki uğrunda bir ömür harcanır, makamlar terk edilir hatta canlar verilir…
Ayasofya-i Kebir yani büyük Ayasofya…
Büyüklük kelimesi insanlık içinde her dilde, her gönülde hemen hemen aynı duygu ve düşünceleri çağrıştırsa da Ayasofya ile yan yana anıldığında buna bir de hüzün duygusu eklenir…
Birkaç nesil süren bir hüzün…
Hüznün sembolüydü , mücadelenin sembolüydü, inancın sembolüydü Ayasofya…
Evet Ayasofya böyle bir semboldür Müslüman Türk alemi için. Dünya görüşünü, siyasi duruşu, menfi kaygıları bir kenara bıraktırır Ayasofya’nın hüznü…
Zira bu milletin bağımsızlık sembolüdür Ayasofya aynı zamanda…
Necip Fazıl Kısakürek’in her Ayasofya dediğinde gözlerinin içi titrerken…
Osman Yüksel Serdengeçti Ayasofya dedikten sonra idamla yargılanırken…
Hüseyin Nihal Atsız “Bir daha dünyaya gelecek olsam Ayasofya’nın imamı olmak isterdim derken
Nazım Hikmet “Başkasının olursa, yıkılmalı İstanbul” derken…
Hangi ruh hali ve heyecanın içinde olduklarını anlamaya çalışacağız…
Bir dava uğruna bir ömür vermenin ne demek olduğu, zamanımız şartlarına doğan genç nesil için anlaşılması güç bir durum olabilir.
Konuşacağız, anlatacağız, öğreteceğiz… En önemlisi örnek olacağız… Büyük Ayasofya’yı kimliğinden bir daha uzaklaştırmayacağız…
Yaradanın buyurduğu üzere biz vazifelerimizi yerine getireceğiz… Nasibi olanlar alacak kabının aldığı kadarını…
Tarih: 2020-07-24 21:10:39