enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3611
EURO
34,7583
ALTIN
2.439,02
BIST
10.014,95
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Çok Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
19°C

ÜNİVERSİTE VE AHLAK SORUNU

07.01.2021
A+
A-

Geçenlerde bir profesörün üniversiteliler için söylediği sözler tepkiyle karşılandı. Üniversite çok büyük bir yapı ve iletişimin hızlı olduğu bir yer. Diğer kurumlarda da aynı olaylar belki oluyordur. Fakat üniversite gibi bir şehri ve ülkeyi kapsamadığı için fazlaca göze çarpmıyor.

 

Okullardaki öğrenciler Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki ve üniversitedeki hocaların ürünleridirler. Bir yanlışlık varsa bu yanlışlık öğrencilerle sınırlı değildir.

 

Üniversitenin Öğretim üyeleri ile ilgili de çok iç açıcı olmayan iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddiaların bir kısmı öğrenciler tarafından bir kısmı da ülkeyi idare eden askerler ve siviller tarafından dillendirilmiştir.

 

Cemil Meriç:

 

“ 1933’te Üniversite inkılabı yapıldı. Bu ne demek? Milletler arası Yahudi ilim adamlarının üniversitemizi işgali demektir. Nazı Almanya’sından kaçan ne kadar Yahudi Prof. varsa Türkiye onlara iş verdi, onlarda hiç tereddüt etmeden geldiler. İmkânlar biraz kıttı ama olsun, çalışabiliyorlardı ya, yeterdi onlara. Türkiye ye gelen Selanik dönmeleri vardı, onların çocuklarını de asistan yaptılar. Bizim üniversitemiz mülevvestir.

 

Bizde üniversiteyi yabancılar kurdular. Dünyanın hiçbir milleti üniversitesini yabancılara kurdurmamıştır.” Halil Açıkgöz. Cemil Meriç ile sohbetler. (Seyran İktisadı işletmesi. 1993)

 

Darülfünun’un İstanbul Üniversitesi olarak açılması (8 Kasım 1933)

 

İstanbul Üniversitesinin açılış töreni muhteşem olmuştur… Milli Türk Talebe Birliğinin, Üniversitenin bu yeni dönemi için duygularını dile getiren Hikmet Celil şunları söylemiştir: Üniversite açıldı, Bu hadise ehemmiyetli bir merhalenin başladığına işaret ediyor. Bu genç Cumhuriyet kültür hayatında, bir devrin kapanışı diğerinin açılışı demektir. Biz bu yeni devreye yeni vasıtalarla giriyoruz. Çalışmalarımızın verimli olması için elden gelen her şey yapılıyor. Türk milleti fedakârlıklara katlandı. Biz… İnkılap gençleri, bu fedakârlıkları en büyük bir çalışma ile ödemek mecburiyetindeyiz.

 

Üniversiteliler: Büyük savaşlardan çıktık. Büyük bir savaş kültür savaşına giriyoruz. Unutmayınız çocuklar. İkinci teşrinin (Kasım) 18. günü, hep bir arada ant ettiniz. Büyük inkılapçının sözlerini tekrarlayarak.

 

“Kültürümüzü dünya milletleri kültürlerinin fevkine (üstüne) çıkaracağız…” diye bütün kuvvetinizle haykırdınız.

 

Bu andı unutmayınız…Bu andı unutmayalım çocuklar…Büyük bir savaşa giriyoruz. Bu savaştan da ak alınla çıkalım.” (M.Taylak Öğrenci Olayları s.219 Başnur Matbaası Ankara 1969)

 

Üniversiteli Kızların Randevu Evlerinde Çalıştığı İddiası

 

Büyük Doğu dergisi üniversiteli kızlar arasında randevu evlerinde çalışanların bulunduğunu İddia etti. (02.11. 1949)
N.F.Kısakürek’in bu haberi yazması, savcılıkça ihbar kabul edilmiş ve N. Fazıl’ın ifadesine başvurulmuştur.

 

27 Mayıs 1960 Darbesi Üniversite’nin Ahlak Sorunu ve 147’ler Olayı.

 

1960 darbesini yapanlarda mı ahlak sorunu vardı? Yoksa üniversitede mi ? diye sorulsa ben darbecilerin ahlak sorunu olduğunu söyleyebilirim.

 

27 Mayıs 1960 cunta idaresi, kendince üniversiteleri aşırı sağcı, aşırı solcu, mason, dinci, ahlaksız, yetersiz akademisyenlerden arındırmaya çalışıyordu. Bu nedenle 147 öğretim görevlisinin işine son veriliyordu.
Milli Birlik Komitesi üyesi Yarbay Muzaffer Karan, atılanların neden atıldıklarına ilişkin olarak şu açıklamayı yapmıştı:

 

Neden Atıldılar:

 

“Ahlaki, ilmî ideolojisi yönünden yüz kızartıcı notlara sahip olan, bilhassa çoğu komünist, mason, kifayetsiz, cinsi sapık, Kürt devleti kurmak isteyen, asistanlarını metres olarak kullanan, doçentin yazdığı kitaba imzasını koyan, senede üç beş kere fakülteye uğrayan üyeleri affettik ( Görevden Aldık).”( Makale: 27 Mayıs’ın üniversite tasfiyesi: 147’ler 31 Mayıs 2014 Cumartesi Star gazetesi.) Bu iddialar beyaz kitapta da vardır.

 

Listeyi Öğretim Üyesi Doçentler Hazırladı

 

Yüz Başı Muzaffer Özdağ: “Üniversite hocalarının ilmi, ülkü sel, ahlakı yetersizlik ve antidemokratik gerici fikirlerinden dolayı görevlerinden alındıklarını izah etmeye çalıştı. Ve doçentlerden müteşekkil bir heyetin bu ayıklamayı yaptığını açıkladı. Doçentlerin hocalarımız duyar diye gece hırsızı duyar korkusu içinde çalıştıklarını söyledi “ (Beyaz kitap 1962 İstanbul sh. 77)

 

Milli Birlikçi subaylar Biz Hastayız:

 

Yüz Başı Fazıl Akkoyunlu: “… Cemiyetimiz hasta, Profesörlerimiz hasta, siz hasta, biz hastayız. Millet olarak topluca hastayız.” Diyor. Bu adamların hasta olduğundan şüphe etmiyorum da, Halkın hasta falan olduğu yok. Halk onları ilk seçimde tasfiye etti, hastalıklı ruhları toplum dışına itti ve hastalıklı ruh halini benimsemediğini gösterdi. (Beyaz kitap sh.64 1962 İstanbul )

 

Öbür Yüzü.

 

Aziz Nesin “öbür yüzü” başlıklı yazısında

 

“… Başka bir şey daha var; ya geride kalanların arasında neler, kimler var”? der.

 

Üniversiteden atılanlar yapılan suçlamaların özeti ki, bu suçlarla bazı hocaları itham etmek karaktersizlik, aşağılık insanların işidir ki, o kişiler kendilerini kahraman gören, başbakanı asan darbecilerdir. Aklınız alıyor mu? Bu işleri, Ali Fuat Başgilin, İsmet Giritlinin, İsmail Gürkan’ın, Baki Gölpınarlı ve Fuat sezgin hocanın yaptığını ve 60’ını geçmiş bayan hocaların yaptığını.

 

İşte suçlamanın özeti: “Kız öğrencisi ile ilişkisi olan, evlatlığı ile karı-koca ilişkisi yaşayan, ahlak ve konuşma bozukluğu olan, mason, komünist, gerici, öğrenci ile cinsel ilişki kuranlar, ilmi açıdan yetersiz olanlar, homoseksüel olan, eşini zina halinde yakalayıp ihbarda bulunmak yerine yakaladığı erkek ’ten para almak” İşte,147 öğretim üyesinin MBK’ tarafından üniversiteden uzaklaştırma nedenleri bunlardır.” ( FKF Turhan Feyizoğlu 2.Baskı sh.368 ozan yay Kasım 2004 İstanbul)

 

Buraya kadar üniversite hocalarını suçlayanlar ihtilalci subaylar ve listeyi hazırlayan üniversite hocalarıydı.

 

Öğrencilerin Suçlamaları:

 

Geride kalanları öğrenciler ne ile suçluyor bakalım: “Kız öğrencisini sınıf geçirmek vadiyle iğfal eden Profesör var. Özel Okullarda yüzde 93 başarılı olup, devlet üniversitelerinde yüzde 9 başarılı olanlar var. Vergi kaçakçılığı ile suçlananlar var. Vs.

 

Kız öğrencisini sınıf geçirmek vaadiyle iğfal eden üniversite hocası 27 Mayısçıların üniversiteden itham ederek attığı bilim adamları dünya çapında bilimsel çalışmalar yapmışlardır. Fuat Sezgin gibi. Ama öğrencilere göre üniversiteyi teslim ettikleri, ahlaksızlıkla itham ederek attıklarına yaptıkları ithamları aynen taşımaktaydılar. Aşağıdaki üniversite öğrencilerinin yayınladığı bildiri bunun ispatıdır.

MTTB, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği ve İstanbul Teknik Üniversitesi Talebe Birliği başkanları ortaklaşa yaptıkları bir bildiride Üniversite öğretim üyelerini ahlaksızlıkla itham etmişlerdir. 2 Kasım 1964 Cumhuriyet Gazetesi haberi şu şekilde vermiştir:

 

Bazı öğretim üyelerinin: “Hürriyet insanlık ve ilim havari ’lığı yapar gözükerek bilimsel dolandırıcılık yaptıkları” ileri sürülen bildiride hocalara karşı suçlamalar 12 Madde halinde sıralanmıştır.

 

Özetle:

 

“Sınıfta bırakacağı kız öğrenciyi geçireceği vadiyle muayene hanesine çağırarak iğfal eden, tekrar gelmediği için yine sınıfta bırakan ve öğrencinin intiharına sebep olan öğretim üyesi bu üniversitededir.

 

Bilimsel muhtariyeti tamamen tersine döndürülmüş ve şahsı çıkarları için kullanılan ekonomik muhtariyet haline getirildiği yer İstanbul Üniversitesidir.

 

Özel okulda ki başarı oranı yüzde 93, aynı öğretim üyelerinin Üniversite’deki başarı oranları, yüzde 6, yüzde 9 arasındadır.”

 

Bazı hocaların vergi kaçakçılığı ve toplumu sömürme suçlarıyla da itham edildiği bildiri devam etmektedir…” (Harun Kara Deniz Olaylı Yıllar ve Gençlik literatür yayınları 2015-İstanbul sh 72)

 

Hocaların odasında porno dergiler bulduk.

 

1968’de Üniversite işgal edildikten sonra her yere giren öğrenciler hocaların odalarına da girmiştiler. Enver Nalbant bu olayı şu şekilde anlatıyor: “… Bütün o özel mekânlarda, hocaların odalarındaki özel hayatlarına kadar girdiler öğrenciler. Yani masalarında, dolaplarında, bazı öğretim görevlilerinin hiç beklenmedik, inanılmaz şeyler çıktı. Erotik dergiler v.s yani bütün ortadaki dokunulmazlıklar kalktı. Bir demokratik ortam geldi. İkinci kuşak öğretim görevlileri zaten 3-4 günden sonra kıyafet değiştirerek kafalarına kasket takarak üniversitenin içine gelmeye başladılar.” (Bedri Baykam 68’li yıllar Eylemciler İmge kitbevi- 1.baskı- Ankara s. 489)

 

Yüksek İslam Enstitüsü müdürü Ömer Çam hoca da, bir Milli Eğitim şurasında, Prof’lardan birinin İmam-Hatiplerin kapatılması için bilimsel bir rapor hazırladığını kendisine söylemesi üzerine. Eğer böyle saçma bir rapor hazırlarsan seni rezil ederim, kız öğrencileri odana ne için çağırdığını açıklarım dedim, demişti ve bu hoca ortadan kayboldu, bildiri falanda sunmadı derdi.

 

Bu ithamları bütün bir Üniversite hocalarına teşmil edemeyeceğimiz gibi, Öğrencilerimize de edemeyiz.

Sayın hocamız öğrencilerin ahlakı durumundan şikâyetçi olmuş. Fakat öğrenciler hocaların ürünüdür. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz kişilerin de nasıl suçlandıklarını tarihi örnekler ile gördük.

 

Bir dönemin idarecileri gençleri biri birine kırdırırken; “ Buna iti ite kırdırma derler” diyorlardı. Şimdikiler göz bebeğimiz diyorlar çok şükür.

 

Prof. Dr. Fahrettin Altun

 

“Üniversitelerimiz araştırma, öğretim ve topluma hizmet merkezlerimizdir. Gençlerimiz ise göz bebeklerimizdir.

Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yükseköğretim alanında aldığımız muazzam mesafe üniversitelerimize, gençlerimize verdiğimiz değerin bir yansımasıdır” diyor. 17 Ara 2020

 

Sayın Altın’ın dediği gibi, gençler bizim göz bebeğimizdir. Ülkemizin ve İnsanlığın geleceğidirler, üzerlerine titrememiz gerektiği kanaatindeyim.

 

Aydınların aydınlatamadığı halkı, soytarılar aldatır. C. Meriç

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.