Tarihte yaşanmış olan salgınlar ve bunların toplumlardaki yıkıcı etkileri üzerinde farklı kitaplar yazılmış, filmler çekilmiştir. Lakin bu durum birer tarihi olgu ve sinema kurgusu olarak ilgimizi çekti. Dünya çapında etkili olacak ve bizleri aciz duruma düşürecek bir virüs olgusu ihtimalini bile düşünmemiştik.
Bilimin çok fazla kutsallaştırıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Bilim hep daha ileri gittiğine göre, bizleri büyük ölçüde etkileyecek bir virüs olamazdı. Aydınlanma felsefesinin bizlere kazandırdığı, her şeye hâkim olunabileceği anlayışı, aynı zamanda insanlığın sonunu da getirmektedir.
Zamanla geleneksel yaşam tarzı ve beslenmenin ne kadar doğru olduğunu hep beraber öğreniyoruz.
Kapitalist dünyanın her şeyi rant üzerinden okuyan anlayışı, doğal çözüm yollarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Ekonomik değere dönüştürülemeyen her olgu, yok sayılmaktadır.
Bir sürü bilinmeyen ve bu bilinmeyenlere eşlik eden komplo teorileri. Bu teorilerin doğru olup olmaması bir gerçeği değiştirmiyor: Dünya yeniden kurgulanıyor ve güç dengeleri değişiyor. Salgın sonrasının dünyası, öncesinden çok farklı olacak gibi görünüyor.
Büyük bir savaş ve bu savaşın mağduru olan zavallı milyarlarca insan. Paranın ve sermaye sahiplerinin laboratuvarlarının denek faresi konumundayız.
Virüsün ortaya çıkışı hangi gerekçeyle olursa olsun, bizlerin kendimizi bunun etkilerinin dışında tutması mümkün değildir.
Bu süreçte ciddi önlemler alındı, farklı yasaklar hayata geçirildi. Uygulamaya konulan politikalar hem sosyal hayatımızı hem de ekonomik durumumuzu ciddi bir şekilde etkilemektedir.
Sıkı tedbirlerin alınmasıyla eğitimden, üretim ve spora kadar her alanda olumsuz etkiler kendini göstermektedir.
Kapatılan veya sınırlanan işyerleri ciddi zarar ettiler. Bu zararları karşılamaya dönük oluşturulan ekonomik destek programları ise kamu maliyesine çok büyük yük getirmektedir. Bir taraftan devletin daha fazla destek sağlaması gerektiği dillendirilirken, diğer taraftan da ekonomik dar boğazlar üzerinden hükümete saldırılıyor.
Kimse kusura bakmasın ama üretimin azaldığı, vergilerin düştüğü, devletin yüklü bir şekilde farklı kesimlere destek sağladığı bir durumda, ekonominin güllük gülistanlık olmasını beklemek için ya deli ya da kötü niyetli olmak gerekir.
Dünyanın hemen hiçbir ülkesinde bu denli güzel bir sağlık hizmeti sunulmamıştır.
Hayatımızın bu süreçten en az etkilenmesine dönük yönetimin ortaya koyduğu tedbirlere maalesef toplumun ciddi bir bölümü uymadı. Her şey normalmiş gibi hayatını yaşayan insanların sorumsuzluğu dolayısıyla salgın çok ciddi bir boyuta ulaşmıştır.
Kendini kontrol etmekten aciz tiplerin bir bölümü, alınan önlemlere de tepki gösteriyorlar. Ne yapsan beğenmiyorlar.
Bazı belediyelerin ulaşım konusunda gerekli adımları atmamaları ve ulaşım sorununa katkı sunmamaları da virüsün yayılmasında etkili oldu.
Bazıları tam karantina uygulamasına geçilmesinin gerektiğini savunuyor. Böyle bir durum kesinlikle çözüm değildir. Yasak bittikten sonra yine bu virüs bir şekilde yayılmaya devam eder. Ekonomiyi iki-üç hafta kapatmanın ülkeye nasıl bir ekonomik yük getireceğini dikkate alırsak, bu yöntemin tercih edilmemesi gerektiği görülecektir.
Artık bütün toplum olarak bilinçli hareket etmemiz gerektiğini öğrenmemizin zamanı geldi ve geçti. Binlerce insanımızı kaybettik. Hastalık sürecinin nasıl zor geçtiğini çevremizden duyuyoruz.
Yasaklar bir yere kadar işe yarar ama asıl mesele bizim bilinçli bir şekilde hareket etmemizdir.
