Televizyonlarda, konferanslarda, mitinglerde ilim adamlarımızı, sevgili hocalarımızı, siyasetçilerimizi,
mükemmel dindarlık söylemleriyle dinlemeyenimiz kalmamıştır.
Çoğu zaman hayrete düşmüşlüğümüz olmuştur. Ne güzel anlatıyor bu adam, ağzına sağlık hocam,
ne bilgili insan falan, filan.
Konuşulanlar neden yaşanmıyor?
Nutuklarda mükemmel anlatılan İslam hayatta neden karşılığını bulmuyor diye dert edinirken,
Bunların hepsini silip süpürecek yeni bir dindarlık modeli çıktı karşımıza; Sosyal medya dindarlığı.
Etrafımızda ne var ne yok diye meraklanıp hesabınıza girdiğinizde bir bakıyorsunuz “Dar’us
Selam” dayız sanki.
Buram, buram Kur’an, buram, buram, peygamber efendimiz ( S.A.V) kokuyor her taraf. Şaşkınlığa düşmemek elde değil.
Çarşıda, pazarda, dağda, bayırda her gün birlikte olduğumuz necip Türk Milleti sanal âlemde bir başka mümin, bir başka insan.
Bir video tıklıyorsun ya da bir gül gönderiyorsun veya salâvat sayısı toplayanlara bir ilavede sen yapıyorsun gelsin cennet.
Gündelik hayatta münafıklığın en alalarını, müşrikliğin zirvelerini rahat, rahat, görebilirken, en küçük bir menfaat için birbirimizle dalaşıp, Sosyal medyada ise de bütün nimetleri ne güzelde paylaşıyoruz, tam bir sahabe hayatı maşallah.
Nasıl olsa bir bedeli yok. Bol, bol tıklamanın bol, bol video paylaşmanın yanında yakında cihad oyunları da oynarsak hiç şaşırmam.
Oturduğumuz yerden birçok yeri Feth ederiz. Kendi nefsimiz ve evimizin içi hariç her yere İslam ihraç eder, bütün dünyayı Zülfikar’dan geçiririz.
Ya rabbim! Bize feraset ver, basiret ver.
Resul’ün ayak izlerini yeryüzü hariç her mekânda arar olduk…