enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,2205
EURO
34,6551
ALTIN
2.393,14
BIST
10.221,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
18°C
Kocaeli
18°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
15°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
19°C
Pazartesi Açık
20°C

Nuh’un Gemisine Binenlere Tufan Ne Ede

10.01.2021
A+
A-

Her şey hayal etmeyle başlamıştı. Hayal öyle bir enerji deniziydi ki hayal etmeye devam ettikçe o denizden rengarenk ve irili ufaklı inanç balıkları ortaya çıkıverdi. Sonrasında kimini balık yedi, kimi balığı yedi. Kimi büyük balığın içine girdi; kimi balığın üstüne bindi. Denize girenlerin balıklarla mesaisi hiç bitmedi.

Düşünmek, evet farzdır. Ancak neyi düşüneceğiz? Beni korkutan balığı mı? Beni kovalayan balığı mı? Aklıma geldiği an beni streslere sokarak, kaşındıran balığı mı? Yoksa kendisiyle birlikte denizin maviliğinde seyrüsefer ederek binbir güzelliği görmeme vesile olan ve bana arkadaşlık yapan balığı mı?

Hayal etmeye başladım. Sevgi dolu olmayı hayal ediyorum. Merhametli ve güleryüzlü olmayı hayal ediyorum. İnsanlarla paylaşmayı ve onların eksikliklerini gidermeyi hayal ediyorum. Cesur olmayı, civanmert olmayı, zorluklara karşı sabırlı ve metin olmayı hayal ediyorum. Yerlerin, göklerin ve her ikisi arasındaki her şeyin yegane yaratıcısı ve sahibi olan hep bağışlayanın(Rahman) ve en bağışlayanın(Rahim) sözüne kulak kesilmeyi ve yol yürümeyi hayal ediyorum.

Düşüncelerim aniden sözlere dönüştü. Ete-kemiğe büründü, sanki bir ruh üflenecek de ayağa kalkacak. Güzel görmek için güzel düşünmek gerek derdi, rahmetli dedem. Düşündüklerini nasıl görürdü, acaba insan? Bilemezdim, ben çok küçükken!

Görmek için aynı şeyleri düşünmek, düşünmek ve düşünmek gerekmiş. Düşündüklerimiz zamanla dile vurur, söz olurmuş. Tekrar eyleye geldiğimiz sözler de zamanla eylemlerimiz oluverirmiş.

Atomlar, enerji bulutlarında yüzer iken hiç düşündünüz mü; ‘‘sizin vücudunuzdaki atomlar yine sizde hangi enerji denizinde’’ yüzüyor. Tüm insanoğlunun vücudunda bildiğim kadarıyla yüzde doksan dokuz oranda karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomları mevcuttur. Eee, geriye yüzde biri de diğerleri olsa gerek. Aynı atomlar neden biz de farklı duygular, düşünceler, sözler ve eylemler(davranışlar) oluşturuyor, acaba; hiç düşündük mü?

‘‘Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin.’’Hz.Muhammed(sav)(Buhari, 3:72)

Zorbaların atomları nefret ateşinde(enerjisinde) yüzüyor olmalı ki zorlaştırıyorlar. O vakit merhametliler gibi sevgi denizinde(enerjisinde) atomlarımızı yüzdürelim. Sevenler, sevdiklerine işleri kolay eylerler. Sevenler müjde verir; zorbalar ise endişe, kaygı ve dahi nice sıkıntılar verirler.

Pekala, buraya kadar gelebildik. Biz bunları niye söyledik? Neden bu kadar kelam eyledik?

Yaklaşık elli trilyon canlı hücremize başkanlık yaptığımızı duymuşsunuzdur. Vücudumuzda toplamda yüzde doksandokuz oranda bulunan -yukarıda zikrettiğim- dört atomu da duymayanlar artık duydu. Aynı atomlar, moleküller ve dahi hücreler nasıl oluyor da bir araya gelince bazen aynı bazen farklı davranabiliyorlar?

Çok hücreli bir şehirde, hücresel vatandaşlara nasıl davranmak gerek! Hücrelere gerekli besini, iletiyi ve duyguyu kim gönderecek? ‘‘Önce insanın kendisi sonra onun çevresi’’ cevabını duyar, gibiyim.

Peki, hücreler mutlu olursa, insanlar mutlu; insanlar mutlu olursa şehirler mutlu olmaz mı?

Bilindiği üzere vücudumuz, hem iç tehditlere hem dış tehditlere karşı iki davranış tipi ortaya koyar: ‘‘Savaş veya kaç!’’

Beynimizdeki kayıtlı stresler olsun, dışardan gelen tehditler olsun durum aslında aynıdır. İmdi burada beyinden gelen sinyallerin böbreküstü bezlerine iletilmesi ve oradan da hücrelerimizi ve kaslarımızı harekete geçiren kimyasallardan bahsetmeyeceğim. Ancak şu kesin ki zorbalık, nefret, kin, kıskançlık, bencillik, öfke, endişe gibi tüm olumsuz duygu ve düşünceler bizi, insanlarla ve dahi kendimizle ya kavga ettiriyor ya da kaçırıyor. Ya kendimizle kavga ediyoruz ya da kendimizden kaçıyoruz. Ya başkasıyla kavga ediyor veya başkasından kaçıyoruz.

Böylesine bir enerji denizinde atomlarımız bizi hasta ediyor. Böyle insanların bulunduğu şehirlerde de çiçeği, böceğiyle; tüm ekosistemiyle hastalar ve hastalıklar artıyor.

Biz seven insanlar; sevmeye devam edeceğiz. İnsanların işlerini kolaylaştıracağız. Biz seven insanlar; müjdeleyeceğiz, nefret ettirmeyeceğiz. Korkutup kaçırmayacağız; sevdirip yakınlaştıracağız.

Birbirimizle bağımızı koparmayalım ki kopan yerlerimizi düğümlemek zorunda da kalmayalım.

Hayal denizimizdeki balıklar ne de güzel yüzüyorlar. Biz balıkları sevmeye geldik. Nuh’un gemisine binenlere tufan ne ede!

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.