Üç Aylar, müslümanların dinî anlayış ve kültüründe son derece önemli değerleri barındıran bir mevsimin adıdır.
Peygamberimiz (sav) bizlere Üç Aylar’dan bahsederken “Recep Ayı Allah’ın ayı, Şaban Ayı benim ayım” buyurmuş, Ramazan Ayı’nın ise ümmetinin ayı olduğunu bildirmiştir. Recep, Şaban ve Ramazan ayları, kandilleri içinde barındırmasından dolayı bizim hayatımızda ayrı bir yer tutmaktadır. Peygamber efendimiz bizlere beş gece vardır ki kim o gecelerde rabbine dua ederse duası reddedilmez;
Regaip Gecesi, Berat Gecesi, cuma gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Kurban Bayramı gecesi.
Peygamber efendimiz (sav) Ramazan Ayı’ndan sonra en çok Şaban Ayı’nda oruç tutmuştur. Sahabilerden bazıları “Ya Resulallah, neden bu ayda oruç tutuyorsunuz” diye sorduklarında, Efendimiz (sav) “İbadetlerimiz ve kulluğumuz, Şaban Ayı’nda rabbimize arzolunur. Ben kulluğumun oruçlu olduğu bir dönemde Allah’a arzedilmesini arzu ediyorum” buyuruyor. Demek ki müslüman olarak zamanı iyi değerlendirmeli, bu gün ve gecelere hassasiyetle dikkat etmeliyiz.
Ramazan ayı zaten bizzatihi ismi geçen ve Kuran-ı Kerim’in indirildiği ay olması hasebiyle Mübarek bir aydır. Dolayısıyla Üç Aylar bizim için gerçekten önemli bir mevsimin başlangıcıdır.
Zaman, mekan, imkan ve ihsan kavramları ne anlama geliyor?
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de zamana ve asra yemin ediyor, aynı zamanda mekana da yemin ediyor. Mekke’ye, Turi Sina’ya yemin ediyor. Demek ki zaman ve mekan çok önemli. Bu Üç Aylar, diğer önemli günler/geceler vs aslında bizim gündemimize zamanı getiriyor. Zamanın kıymetini bilelim diye bizim gündemimize fırsat olarak getiriliyor.
Mekanlar da çok önemli. Mescidi Haram’da kılınan bir vakit namaz, diğer yerlerde kılınan birçok namazın oluşturduğu güzel sonuçları bir seferde oluşturan bir özellik taşıyor. Yine mekan olarak muhitimizde bulunan mescitleri, camileri çok iyi değerlendirmemiz lazım çünkü peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: Cenab-ı hakkın yeryüzünde en sevdiği mekanlar camiler ve mescitlerdir.
Zamanı iyi değerlendirme, mekanı iyi değerlendirme, imkanı iyi kullanma gibi mükellefiyetlerimiz var. Bakınız; şimdi zamanımız ve sağlığımız var. Yarın sağlık elden gittikten sonra, vakit ortadan kaybolduktan sonra, yapmak istesek de yapamayacağız. Secdeye gitmek istiyorsunuz, gidemiyorsunuz. Rükuya gitmek istiyorsunuz, gidemiyorsunuz. Bunların da hepsi belirli bir imkana işaret ediyor: Ecel geldi, artık hiçbir şey yapılamaz, ibadet dünyası bitti ve sınav başlıyor. Sınava girilir, zil çalar, sınav biter ve sınav bittiğinde artık hiç bir şey yapılamaz. Durum aynı bu şekildedir. İmkanları bu yüzden iyi değerlendirmek lazım. Değerlendirirken de ihsana dikkat etmemiz lazım.
İhsan, Yüce Rabbimiz için kullanıldığında lütuf ve ikram manasına gelir ama kullar için kullanılırsa işini düzgün yapmak anlamındadır. Cebrail (as) Peygamber Efendimize (sav) ihsan nedir diye sorduğunda peygamberimiz “Soran kişi, sorulan kişiden daha iyi bilir” der. Peygamberimize Cebrail (as) “ibadetlerini yaparken Allah’ı görüyormuş gibi yapmandır. Sen onu görmesen de o seni görüyor. İhsan da budur. Biz zamanımızı mekanımızı ve kulluğumuzu yüce rabbimize ihsan derecesinde arzetmeyi hedefleyerek Üç Aylar’a girelim inşallah. İyilik peşinde koşalım, kötülüklerin azalması, yok edilmesi için gayret içerisinde olalım
Rabbimiz ihsan derecesinde bir kulluğu hepimize nasip eylesin, kandiliniz mübarek olsun, geçmişlerimize rahmet olsun, geleceğimiz aydınlık olsun inşallah. Rabbimiz fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeyi bizlere nasip eylesin.
