HAVALE ETME, HELALLEŞME, HESAPLAŞ VE HAREKETE GEÇ
Baktı olmamamış Allah’a havale edecekmiş;
Kardeşim Allah seni bu dünyaya, bu dünyanın işlerini tekrar ona geri havale edesin diye göndermedi.
Senin mükellefiyetin sıkışınca havale-ihale etmek değil. Sen yaratıcının kendisine tuttuğu postacı değilsin. O Allah ki seni yeryüzüne halifesi olarak gönderdi. O Allah ki kitabında seninle ilgili her şeyi açıkladı ve sen hiç gördün mü kitabında bana havale et dediğini. Sen havale et, veya etme, o zaten hesap günün maliki, sen görevini ve mükellefiyetini yerine getir ey MÜSLÜMAN!
Hayat şiarlarımdandır; Aktif kötü rakibim, pasif iyi düşmanımdır.
Neymiş efendim iyi kötü herkese hakkını helal edecekmiş öbür tarafta kimse ile uğraşamazmış;
Öbür tarafa gittinde gördün mü ki ? Senin yerin garanti mi ki? Sen helal ediceksin de bizi yaratan Allah kötülüklerin hesabını sormayacak mı? Böyle bir Allah tasavvuru oluşturursan gençler deist olmakta haklı olmazlar mı? Hesap gününün sahibin hesap sorma hakkını sen haşa nasıl elinden almaya çalışırsın. Veda hutbesinde, hadisler ve en önemlisi ayetler de hem burası hemde orası için helalleşme müessesi yok iken helalleşerek vicdan rahatlatarak mı cennete gideceğini sanıyorsun. Hesaplaşma var helalleşme yok kaçamazsın…
Tam bu aşamada şahsımın büyük önem verdiği entelektüellerimizden olan İhsan FAZLIOĞLU’NUN şu tespitini haykırmak istiyorum.
Vicdana dayanan din anlayışı, ahlaksızlığın temelidir.
Her ne varsa bizi pasifize eden eylemden ve amelden uzaklaştıran küfürdür.
Pasif iyi olmak ve ahlak, Müslümanların en başat sorunlarından biri…
Milli Görüş’ün şu iki temel mottosunu unutmayalım;
Önce Ahlak ve Maneviyat.
Hayat İman ve Cihat