enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3906
EURO
34,7999
ALTIN
2.401,07
BIST
10.208,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Hafif Yağmurlu
18°C
Kocaeli
18°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Açık
24°C
Salı Açık
26°C

Kurban “ol’mak” tır

Kurban “ol’mak” tır
21.08.2020
A+
A-

Ayasofya’nın kurban ile ne alakası var? Demeyin…!

 

Rivayet odur ki; Pagan Roma döneminde, İsa a.s.’ın şeriatına iman eden Sofia adında bir kadın vardı. Sofia’nın; isimleri  “Elpida(umut), Pisti(iman), Agapi(sevgi)” olan üç kızı vardı. Sofia anneye; dininden dön ve pagan ol diyorlar, o da reddediyor. Bunun üzerine üç kızını gözlerinin önünde işkence ile şehid ediyorlar.. Çocuklarının gözlerinin önünde öldürülmesi de Sofia anneyi imanından döndürmeyince aynı sonu ona da reva görüyorlar…

Azize Sofia, üç kızı (umut,iman,sevgi) ve kendisi ile birlikte Allah’a kurban oluyorlar..  

 

Ayasofya; adını bu kadından almıyor belki ama, Sofia anne adını Ayasofya’dan alıyor. Ayasofya ya girerken, Azize Sofia annemizi de hatırlamayı unutmayın.

 

 Bu hikaye bana bir yerden tanıdık geliyor gibi. Firavun’un hizmetçisi veya eşi Asiye annelerimiz gibi.. İbrahim oğlu İsmail gibi.. 

İhvan-ı Müslimin’in kurbanı Hasan el Benna gibi, Kafkasların kurbanı Şeyh Şamil gibi, Hak yolunun kurbanı Habil gibi, Milleti İbrahim kurbanı Ömer Halisdemir gibi, tarih boyunca Allah yolunda kurban olmuşları hatırladım bir an.. 

Bir kere; kurban olmaya veya kurban etmeye bayram demiş bir yaratıcımız var. Ramazan Bayramı da öyle değil mi? Takvanın en üst mertebesine ulaşıp nefsimizi dizginlemenin zirvesine vardığımız da bayram oluyor..

Bayramın adamak, adanmak ve "ol"mak olduğunu anlamak için mazlum coğrafyalara da bakmak yeterli olur.. 

Suriye'de, Arakan'da, Keşmir'de, Patani'de, Myanmar'da, Afganistan'da, Çeçenistan'da… Üzerlerine bomba yağdırılan, tecavüze uğrayan, işkencelerden geçirilen, hakları ihlal edilen ama; "umut"larını, "iman"larını, ve "sevgi"lerini  yitirmeden , Allah için sabreden ve “kurban olan” onlarca mazlum da yaşıyor bu heyecanı.. Onlar Şehadet’in bayramını yaşıyorlar, biz "şahit"liğin bayramını yaşayabiliyor muyuz?

 

Öyle anlaşılıyor ki bu kurban hadisesi öyle bizim anladığımız kadar basit bir hadise değil. Ama maalesef bizim için; “düve mi keseceksin tosun mu, koç mu aldın koyun mu, kaç kilo verdi, ahh aman bizimki daha fazla vermiş, eti de pek lezzetliymiş…. ya da; ben evime et alıyorum bu yüzden kurbanımı bağışladım gitti, ne hayal ettim ne düşündüm yatırdım hesaba bitti, hooop gitti!!!! Şeklindeki takvadan uzak anlayışlarımız söz konusu..

 

Ne kadar da yanlış anlamışız oysaki, ne kadarda dünyevi(leş)mişiz.. İbrahim oğlunu Allah’a adarken, biz akıllı saydıklarımızı doktor, mühendis, öğretmen.. okutamayıp ıskartaya ayırdığımız evlatları da Cami’ye , Kur’an kursuna hocaya yolluyoruz.. 

“İyiler sizin de, kötüler mi Allah’ın?”

Sahi Kabil , Habil’i neden öldürmüştü?..

Allah Kabil’in kurbanını neden kabul etmemişti?.. Allah bizim kurbanlarımızı neden kabul etsin? 
Ümmeti Muhammed'in içinden 100 yıldır bir Selahaddin neden çıkamadı sanıyorsunuz..

 

Hayallerimizi dahi Allah’a kurban veremediğimizden olmasın sakın.

Anneler; bolca mühendis, öğretmen,polis… doğurmayı hayal ediyorlar.. “Hele bir de memur olup kapağı devlete attı mı tamamdır.” şeklindeki hayallerle, bir Fatih üretemeyiz. Tek hayali Kent Konuttan daire almak olan bir babanın oğlu Mimar Sinan olamaz.. 

Dizilere abone olmuş bir annenin, futbol müsabakalarından kombinesi olan bir babadan; Buhari, İmam Malik, Ebu Hanife beklemeyin..

 

Siz içinizdekini değiştirin ki, Allah da sizi değiştirsin. Adil şahitler olarak yeryüzüne dağılacak, ilahi düzen uğruna çalışacaktık. Ne oldu bize böyle? Kavramlarımızı kaybettik, büyük bir kargaşa içerisinde zihinlerimiz… Hiç kimse hayatından memnun değil. Huzur, özlediğimiz bir olgu artık..
Halbuki herşeyimiz var.. Zenginiz, hürüz, istediğimiz gibi yaşıyoruz karışan yok.. 
intihar oranları her geçen gün artıyor, anne babasıyla aynı dini paylaşmayan gençlerin oranı da öyle…
Bir yerde bir hata var ama nerede?!

 

Gelin bu kurbanda bu hallerden kurtulalım. Kim en çok neyi ve kimi seviyorsa, onu dizine yatırsın, bütün “en” lerimizi bıçağın altına serelim.. Dikkat edin, keseceğiniz şey bir evlat kadar değerli olmalı.. Kararlı olmalısınız, kalbiniz Allah’ın zikri ile dolmalı. Onların kanları,etleri ve derileri Allah’a ulaşmayacak, ona ulaşan sizin muttaki oluşunuz, emirlerine itaat edişiniz ve yasakladıklarından kaçışınız olacak. Gelin bu bayramı tefekkür etmeden geçirmeyelim, secdelerimizi artıralım, elimizi,belimizi, dilimizi ve gözümüzü haramdan sakınalım..!

 

Şu fani dünya bütünüyle bir kurban olma hikayesi değil mi ki zaten. Şeytan insanları ve cinleri kendisi uğruna kurban almak isterken, Hak yolunun önderleri Allah’ın adı ile insanları doğru yola çağırmakta. Kimileri günlerini, gecelerini, saatlerini, evlatlarını, parasını ve nefsini şeytan ve onun yolu için kurban etmekte. Öyleleri de var ki iyilik uğruna diyar diyar dolaşır, zalime ve zulme baş kaldırır, daima doğruyu söyler, haksızlık kimden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun karşısında durur, bununla beraber her daim “umut,iman ve sevgi” lerine kastedenlere sabreder, cihad eder, ölür veya öldürülür de Allah yolunun kurbanları olurlar. 

Şunu unutmayın ki affolunamadığınız bayram hüsrandır.. 

Fani dünyanın aldatmacalarından sıyrılmak ve fıtratımızın saf ve temiz haline geri dönmek için fırsatları kaçırmayalım. Dua edemediğimiz namazlarımız, Zikrullahtan uzak boş sözlerimiz var,kendimize çeki düzen verelim. Şüphesiz Alemlerin sahibi, baş rolünü oynadığımızı zannettiğimiz sahnemizi her daim seyretmekte ve şerefli-üstün yazıcılar her anımızı kaydetmekteler..

 

Kurban olamamışsak.. 

Kurban edememişsek kendimizi Allah’a..

Kurbanı bahane ederek bir güzel et partisi yapıyoruz demektir.. Herkes kendi kalbini daha iyi bilir..

Kurbanlık alırken aman dikkat.. 

Unutmayın ki ticaretin en güzeli; “Allah inananlardan, canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır. (Tevbe-111) şeklinde olanıdır.. 

 

Bir yalan dünya..

Bir kısa yoculuk..

Bir garip münadi..

Söyledi ve geçti..

Sen duy ama geçme..

Kal,mücadele et ve kazan..

Herkes yapıp önden gönderdiğinin ve yapmayıp geriye bıraktığının hesabını  verecek. 

O gün, yüzleri ağaranlardan olmak ümidi ile..(Al-i İmran 107)

Vesselam!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.