enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4088
EURO
34,8461
ALTIN
2.433,50
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli
Az Bulutlu
17°C
Kocaeli
17°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
16°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C

1917’ DE ve 1949’DA VAKİTSİZ ÇALAN ÇANLAR!

04.02.2021
A+
A-

Çanların çalma zamanı bellidir, ezan gibi. Fakat bazen zamansız çalarlar. Bir felaket zamanında ezan okunduğu gibi. İşte vakitsiz olarak çanlar bizim için çalıyordu 1917’de ve 1949’da!

 

1- 1917’de çanların kimin için çaldığını Merhum Akif, Kastamonu Nasrallah Camii vaazında şu şekilde anlatır:

 

“Kudüs İngilizlerin eline geçtiğinde Mehmet Akif Viyana’dadır. Aniden çanlar çalınır, şenlikler yapılmaya başlar, ne olduğunu sorar. İşte cevabı:

 

“Düşmanlar Kudüs’ü bizim elimizden gasp ettikleri zaman bu felâket Harb-i Umumi üzerine büyük bir tesir ika (vuku ) etmişti. Binaenaleyh müttefikimiz olan Almanlarla yine Alman’dan başka bir şey olmayan Avusturyalıların bu işten bizim kadar müteessir olmaları icab ederdi. Ey cemaati Müslim’in! İşe bakın ki Kudüs, velev ki İngilizlerin eline geçmiş olsun, velev ki bu memleketin düşman eline geçmesi, bu cephenin (Kudüs cephesi) bozulması yüzünden muharebe bizim hesabımıza kaybedilsin, tek Kudüs, Müslümanların elinde, Türklerin elinde kalmasın da düşmanları da olsa dindaşları olan İngilizlerin eline geçsin diyerek, Viyanalılar şehrâyin (kutlama, şenlik) yaptılar. Evlerini donattılar, (Fener alayları düzenlediler) Bu maskaralığı men edip yakılan elektrik fenerlerini söndürünceye kadar Avusturya hükümetinin göbeği çatladı.”

 

Sonra, Almanlar kutsal yerler yıkılmasın siz burayı İngilizlere terk edin diyerek savunmayı kaldırdılar. Bizim hainler de onlardan aşağı değildi. Tek kurşun atmadan Kudüs’ü İngilizlere terk edip çıktılar. Daha önce Selanik, tek kurşun atılmadan Tahsin Paşa tarafından Yunan’a teslim edilmişti. Azerbaycan-ı savaşarak aldık ve büyük kahramanlarımız kendi elleriyle törenle Kızıl Ordu’ya teslim ettiler. Çanlar çalıyor, ezanlar susmuştu.

 

2- İkinci Çan olayı, yukardakine benzer bir olayı merhum Seyyid Kutub’un kitaplarının birinde şu şekilde okumuştum:

 

Hasan El benna öldüğünde Seyit Kutub tahsil için Amerika’dadır. “Vakitsiz olarak” çanlar çalınır ve sevinç gösterileri yapılır. “Ne oldu?” diye sorar. Mısırda Hasan Elbenna’nın öldürüldüğünü söylerler. İnsan hakları havarisi Amerikan basını bu suikasti sevinçle karşılar, sevinç çığlıkları atılır, sevinç yazıları yazılır. Bu olay Seyyid Kutub’u şaşırtmıştı. Neticede, Mısır’da bir adam ölmüştü. Ama hiç de öyle sıradan bir adama benzemiyordu! İngilizler de aynı kutlamaları yapıyordu Vatikan’da! Bakın, İngilizler bu ölen adamın memleket idaresinden uzak tutulması için hangi çarelere başvurmuşlardır: “Gerekirse meclis tamamen kaldırılsın.”

 

Hasan el-Benna 1942 yılında Mısır’daki milletvekilliği seçimlerinde milletvekili adaylığını ilan etti. Fakat İngilizler onun adaylığını reddettiler ve Mısır’ın sömürge Başbakanı Mustafa En-Nahhas’a adaylığının engellenmesi konusunda emir verdiler. Başbakan onu tanımıyor ve hakkında da hiçbir şey bilmiyordu. Ama İngilizler onun hakkında çok şey biliyorlardı ve onu çok iyi tanıyorlardı. Bu arada Mısır Başbakanı ile El benna arasında adaylıktan sonra bir buluşma gerçekleşir ve Başbakan dehşetle, “oğlum sen kimsin ki İngilizler; bu adam millet meclisine giremez, gerekirse meclis tümden kaldırılır, seçimler iptal edilir. Ama bu adam meclise giremez, diye diretiyorlar. Seni İngilizler tanıyor ama ben seni nasıl tanımıyorum” diye sorar! Benna, İhvan teşkilatının karar mercii olduğunu ve kendisinin adaylığı konusunda İhvan teşkilatının karar verdiğini söyler.

 

H. Elbenna, İngilizler ve onların uşağı olan hükümetin diretmesi üzerine adaylıktan çekilmenin cemaate fayda sağlayacağını öngörür. Ayrıca, cemaate gelmesi muhtemel zararları da önlemiş olur. Zira İngilizler hükümete cemaati dağıtması ve üyelerinin tutuklanması için baskı yapmaktadırlar.

 

İhvanın karar mercii bu tehlikeleri bilmesine rağmen, İngilizlerin ve hükümetin tehditlerine boyun eğmemesini ve adaylıktan çekilmemesini isterler Benna’nın.

 

Ancak, üstat El-Benna İslam davetine zarar vermemek için, Başbakanın talebini kabul eder ve adaylıktan çekilir.

 

KRAL ARIYOR! ÖLDÜ MÜ?

 

Benna, Müslüman Gençlik Cemiyeti teşkilatından, 12 Şubat 1949’da akşam saat 20.15 ‘de evine gitmek üzere dışarı çıkar. Dışarı çıktığı andan itibaren Ramses Caddesi’ndeki suikast planı işlemeye başlar. Arabaya bineceği caddenin elektrikleri kesilmiş, yol trafiğe kapatılmış ve cadde üzerinde ki işyerleri de kapattırılmıştır.

 

Bir taksi çağırırlar mecburen. Fakat taksinin yanına başka bir taksi daha yanaşır. Benna taksiye biner binmez ateş açılır ve vurulur. Yine de taksinin plakasını alır. Yaraları ölümcül değildir. Ambulans çağrılır ve hastaneye gider. Müslüman doktorlar içeri alınmazlar. Hastaya müdahale edilmez. Şehrin elektrikleri kesilmiş, ameliyathaneler işlevsizdir. İngilizler Kral’ı, kral da sürekli hastaneyi arayıp ölüp ölmediğini sorar. Benna bir fincan kahve ister. Ölümünü bu kahveye bağlarlar ve kan kaybından ölür.

 

Plana göre, Merhum Benna’nın başı kral 1. Faruk’a doğum günü hediyesi olarak sunulacaktı. Ama o Asim b. Sabit’in neslindendi. Artık kralın kafasının içinde arılar uçuşuyordu. Kralı korkular almıştı.

 

Cesedi alabilmek için taahhüt İsteniyor.

 

Cesedi babasına vermek için, başsağlığı ya da cenazenin kaldırılması gibi nedenlerle herhangi bir suretle gösteri düzenlenmeyeceğini taahhüt ettiği takdirde cenazeyi alabileceğini bildirirler. O gün sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Cenaze babası tarafından yıkanır ve birkaç kadınla birlikte mezarlığa taşınıp defin işlemi yapılır. Cenaze arabası verilmez, İngilizler ve kral kurtulduklarını düşünürler. Ama kanla sulanan toprak erken yeşerir ve Benna Ashab-ı Uhdut gibi İngiliz kralının, Rus Komünist liderlerinin, Amerikan Başkanlarının, Arap krallarının ve dünyadaki tağuti sistemlerin korkulu rüyası olmaya devam eder ve edecektir de. 1952 yılında açıklanan başsavcılık raporunda, Benna suikastında kullanılan “9979” plakalı aracın, İçişleri Bakanlığı Ceza Soruşturmaları Genel Müdürü Amiral Mahmud Mecid’e ait resmi araç olduğu belirtildi. Benna, Ömer ve Ali’nin adımlarını izlemiş ve Hüseyin gibi mücadele vermiş ve tıpkı onlar gibi şehid olarak ölmüştür. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.